Tezvirat yapmayın kardeşim!..

A -
A +

Sebebi ne olursa olsun, sınır ötesinde; Sinat-Haftanin bölgesinde 35 vatandaşımızın bombardıman altında hayatını kaybetmesi, özü itibariyle bir faciadır. Bunun tartışılacak tarafı yoktur. Elbette bu hadisenin meydana geliş biçimi, her yönüyle ve en ufak bir şüpheye yer bırakılmayacak şekilde tahkik edilmeli, neticesi hakkında da gecikmeden, kamuoyuna yeterli bilgi verilmelidir. Bu da hukuk devletinin vazgeçilemez şartı, olmazsa olmaz gereğidir. Bunun yanında devletin, bu müessif olayda hayatını kaybeden vatandaşlarımızın yakınlarına hızla şefkat elini atması, onların acılarını teskin etmesi, yasal tazminatlarla birlikte, gerekli her türlü insani yardımın yapılması ve bu hadisenin şokundan kurtulabilmeleri için, tam manasıyla bir psikolojik seferberlik hâlinin uygulamaya konulması icap etmektedir. Bu konuda asla gecikme ve gevşeklik olmamalıdır. Zira mevcut tablodan terör ve bozgunculuk devşirmek için, malum mihrakların nasıl tepindiği görülüyor. Fesat planlarının icraata dökülmesine, meydan verilmemelidir. Gelelim vatandaşların ölümü üzerinden siyaset yapan BDP ve uzantılarının tavrına... Maalesef bölücülük yapma konusunda, hiçbir fırsatı kaçırmıyorlar!.. Olayın mahiyetinin gerçekten ne olduğunu bilmeden, öğrenmeye de ihtiyaç duymadan; "Bu katliamdır..." diye peşin yargılarını ortaya koyuyorlar. Selahattin Demirtaş, bilinçaltındakini izhar ederek; "Bugün Türkiye bölünmüştür..." türünden hezeyan savuruyor. Aynı Demirtaş ve yoldaşları, teröristlerin Gediktepe baskınında 24 askerimizi şehit etmesi karşısında doğru dürüst bir kınamada bile bulunamamıştı. Şayet ölü sayısından yola çıkıyorlarsa, şimdiye dek bölücü terörden dolayı, 35 bin vatandaşımız hayatını kaybetti. Bütün bu fecaate rağmen, Türkiye bölünmedi, bölünmeyecektir. BDP çok iyi biliyor ki, o bölgede kaçakçılık yapan insanlara, hiçbir zaman bombardıman yapılmadı. Kimi zaman sınırdaki jandarma birlikleri ile kaçakçılar arasında müsademe çıktı, ölümler de oldu. Fakat asla uçaklarla taarruz olmadı. Olayı saptırmanın kimseye faydası yoktur. O bölge, sivil yerleşim bölgesi değil. PKK kamplarının yoğun olarak bulunduğu, teröristlerin giriş-çıkış güzergâhı olduğu ve son aylarda sık sık bombalanan bir bölge olduğunu en iyi bilen, Şırnaklı vatandaşlarımızdır. Buna rağmen, gecenin o saatinde ve onca sayıda insanın, âdeta yem olmak üzere o bölgeye gitmesi veya gönderilmesi, üzerinde durulması gereken bir noktadır. Bunu söylerken, hadiseye kılıf uydurmaya çalışmıyoruz. Ama her ihtimali değerlendirmek gerekiyor... Acaba bölücü örgütün bir provokasyonu mu var? Yoksa devletin bir ihmal veya kusuru mu söz konusu? Yahut bir "Ergenekon tuzağı"na mı düşüldü? Bütün ihtimallerin irdelenmesi lazım! Sonuç olarak bölücülerin, ilk dakikadan itibaren, bu olayı saptırmak için çırpınmalarını anlayabiliyoruz... Bu bahane ile sokaklara dökülenlerin eylemleri de şaşırtıcı değil. Lakin kraldan fazla kralcı kesilenlere, ucuz kahramanlığa soyunanlara, açıkçası boyundan büyük laflar edenlere ne demeli? Sağduyuya, soğukkanlılığa ihtiyacın en fazla olduğu bir sırada, yangına körükle gitmenin manası var mı? Tezvirat yapmayın kardeşim!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.