CHP Grup Başkanvekili Ali Topuz, gerçekten enteresan bir siyasetçi!.. Öteden beri sivri üslubu ve keskin çıkışlarıyla sık sık ismi gündeme gelir. Son birkaç gündür aynı şekilde, yadırganacak beyanlarıyla medyada yer alıyor. Önceki gün Topuz, Başbakan'ın bir siyasi kimlik bunalımı içinde olduğunu iddia ediyordu ve şöyle de bir yorum getiriyordu; "55 yıllık siyasi hayatımda bir kısım başbakanların hep böyle bunalımlara girdiğine şahit oldum..." Düşünün 55 yıllık (yazıyla, tam elli beş yıl!) bir siyasi yaşam!.. Demek ki, bendeniz bu fani dünyaya gelmeden çok daha evvel Sayın Topuz siyasete atılmış, o gün bugündür askeri müdahalelerin açtığı yasak dönem parantezleri hariç, politika yapıyor. Bu uzun hem de pek uzun maraton koşusu ile Sayın Topuz; 90 yaşında hayata gözlerini yuman İsmet İnönü'den bile daha uzun bir siyasi geçmişe sahip bulunuyor! Ali Topuz'un tevellüt tarihini bilmiyorum ama, eğer 15 yaşında politikaya atılmışsa, demek ki en azından yetmiş yaşını devirmiş. Kendisine uzun ömürler dilerim. Ancak Sayın Topuz'un siyasi görüşlerine ne yazık ki, hiçbir zaman katılamadım! Hele hele son MGK toplantısından sonra, yayınlanan bildiriyi hükümet için "Bir postmodern uyarı..." olarak değerlendirmesine, bırakın katılmayı, böyle bir yorumu Ali Topuz gibi tecrübeli bir politikacıya yakıştırmak da mümkün değildir. Türk demokrasisinin geldiği aşamada böyle bir üslupla siyaset yapmak son derece yadırganacak bir durumdur. Yani hâlâ daha asker sopasını göstererek, iktidara muhalefet etmek; kabul edilebilecek bir şey değilidr. Bu bir. İkincisi yarım asırdan fazla bir zamandır politika içinde olan bir kişinin hâlâ daha böyle yöntemlere ihtiyaç duyması, en hafif değerlendirme ile, sepetindeki pamuğun tükendiğini, daha açıkçası pilinin bittiğini gösterir!.. Şimdi gelelim MGK Bildirisine... Bildiri ne anlama geliyormuş? "Hükümetlerin öncelikli hedefi, Anayasada öngörülen görevleri yerine getirmektir..." hatırlatmasının yapılması, niçin ille de farklı taraflara çekilmek isteniyor? MGK danışma niteliğinde bir anayasal kuruluştur. Hükümetler için tavsiye niteliğindeki kararlarının da elbette yine Anayasal hükümler çerçevesinde olması tabii değil midir? Ne yazık ki, Şubat 1997 yılından beri, MGK toplantıları ve toplantılar sonunda yayınlanan bildiriler üzerinde çok spekülasyonlar yapıldı. Neticede çoğu doğru olmayan bu spekülasyonlar da ülkeye büyük zararlar verdi. İsmi üzerinde Milli Güvenlik Kurulu, tabiatıyla ülkenin milli güvenliği üzerinde değerlendirmeler yapacaktır. Bu değerlendirmeler sırasında farklı görüş ve fikirler de gündeme gelecektir. Zira bu Kurul'a katılan üyeler, devletin farklı kesimlerinden gelmektedir. Her birinin tıpa tıp aynı fikirde olması mümkün müdür? Yahut Kurul üyelerinin değişik düşüncelere sahip olması dünyanın sonu mudur? Türkiye Cumhuriyetinin yönetim yapısında, her kurumun yeri ve fonksiyonu Anayasa hükümleri ile kesin şekilde belirlenmemiş midir? O halde ne diye kafa karıştırma yoluna başvuruluyor? Bir taraftan demokrasi, hukuk devleti vs. deyip, diğer taraftan böyle yollara başvuranlar, neyin peşindeler? Bulanık suda balık avlama zihniyeti ile bu ülke ilerleyebilir mi? MGK bildirisinde yansıtılan görüşler, 1982 Anayasasının 5. maddesinde derpiş edilen hükümlerdir. "Devletin temel amaç ve görevleri" üst başlığını taşıyan bu maddede; devletin temel amaç ve görevlerinin Türk Milletinin bağımsızlık ve bütünlüğünün, ülkenin bölünmezliğinin, cumhuriyet ve demokrasinin korunması, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunun sağlanması ve kişilerin hak ve hürriyetlerinin sosyal hukuk devleti ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engellerin kaldırılması... olduğu hüküm altına alınıyor. Ülke gerçeğine baktığımızda, "sorun"lu görülen Doğu ve Güneydoğu bölgelerimizde, yine Anayasanın 5. maddesinde ifadesini bulan "...insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlama..." konusundaki yetersizliklerin, ekonomik ve sosyal engellerin, MGK bildirisinde değerlendirilmesinden daha doğru ne olabilir? Bildiride, yalnızca Cumhurbaşkanının "refah" kelimesi yerine özellikle kullandığı "gönenç" sözcüğü yer almış o kadar!.. Eh, Bildiriye son şekli veren de MGK'nın başkanlığını yapan Cumhurbaşkanı olduğuna göre, bu doğaldır... Ama buradan bile yola çıkarak, olmayan sonuçlara varmak isteyenler var!.. Özetle Ali Topuz gibi bunca yıllık politikacıların, bütün acı tecrübelere rağmen, ülkenin önemli meselelerini doğru okumamaları, okuyamamaları üzüntü vericidir. Şunu belirtelim ki, demokratik usul ve teamüllerin dışında olan bütün siyasi yöntemler ile, postmodern darbeler, müdahaleler, ve uyarılar bu ülkeye hep kaybettirmiştir. Kalkınmamızı, ilerlememizi sürekli engellemiştir...