Bölücü teröre karşı, bir milli duruş ve sivil seferberlik halini hayata geçirmek gerekiyor. Asayiş ve güvenlikle ilgili her türlü tedbir daha da etkili şekilde devam ettirilecektir elbet. Başbakanın dediği gibi para ise para, silahsa silah, tezkere ise tezkere... Ne gerekiyorsa! Ama bunun yanında, bölücü terör örgütünü; halen kullandığı veya kullanmaya çalıştığı diğer bütün alanlardan tecrit etmek gerekiyor. Bu fitneyi besleyen kaynaklar kurutulmadıkça, işin sonunun gelmediği, gelmeyeceği açıktır. Yani daha fazla sayıda teröristi etkisiz hale getirmekle, terör belası ortadan kalkmaz. Bunu iyi bellemek durumundayız. Bölücü teröre karşı, içerde alınacak en etkili ve kalıcı tedbirlerin başında; milli dinamiklerimizi seferber etmektir. Daha açık ifade edecek olursak; sivil toplumun her kesiminin aktif şekilde, terör örgütüne karşı devreye girmesidir. Bu açıdan Diyarbakır Sanayici ve İşadamları Derneği (DİSİAD), Diyarbakır Barosu, Diyarbakır sanayi ve Ticaret Odası ve Doğu ve Güneydoğu Sanayicileri ve İşadamları Federasyonu (DOGÜNSİFED) ile Diyarbakır tabipler Odası'nın ortaya koydu tavrı önemli buluyoruz. Sadece Diyarbakır değil; Urfa, Mardin, Siirt, Şırnak, Bingöl, Muş, Ağrı, Hakkari, Van... Yani terörün on yıllardır kan kusturduğu bütün illerdeki sivil organizasyonlar (Kamu Kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, sivil toplum örgütleri vb.); birlik içinde ve bilinçli şekilde, teröre karşı dikilmelidir. Onların bu duruşu, tek başına bölücü örgüte reaksiyon göstermekten çekinen bireyleri de cesaretlendirecektir. Bölgedeki üniversitelerin teröre karşı etkili biçimde tepki göstermeleri, çok önemlidir. Bu açıdan Karadeniz Teknik üniversitesi Öğretim Üyelerinin gerçekleştirdikleri Protesto Yürüyüşü, bir örnek teşkil etmektedir. Bölücü teröre karşı, halkın ortaya koyacağı genel tepki, mutlaka önemli sonuçlar doğuracaktır. Terör örgütü; şiddet ve baskı ile bölgedeki vatandaşlarımızı her yönü ile rahatsız ve tedirgin etti. Bölücü örgüt, yeni eleman temin etmek ve lojistik destek sağlamak için, bölgedeki halka karşı acımasız bir vahşet sergiledi. Teröristlerin zulmü karşısında bunalan vatandaşların bu halde, örgüte karşı koyması, tepki göstermesi beklenemezdi. Bu arada şiddetin yanında siyasi propagandanın da etkisiyle, halkın bir kısmı örgütün faaliyetlerine destek verir duruma geldi. Teröristle masum vatandaşın tefrik edilmesinde, zaman zaman yapılan hatalar; işi daha vahim boyutlara taşıdı... Zaten böyle bir neticeyi elde etmek isteyen bölücüler; bu fırsatı tepe tepe kullanarak, siyasi zemin kazandı. Yanlışlıklar silsilesi, bölgede terörle mücadeleyi giderek zorlaştırdı. Sonuçta bugünlere gelindi ve acaba yeniden başa mı dönülüyor endişesi var... Teröre karşı askeri tedbirler her zaman alınacaktır. Bunun aksi düşünülemez. Ancak terör belasını tam manasıyla ortadan kaldırabilmek için de sivil mücadeleyi doğru ve etkili biçimde devreye sokmaktan başka çare yoktur. Burada başvurulacak en önemli güç kaynağı da milli ve manevi değerlerdir. Halkı birleştirecek ve kaynaştıracak olan en güçlü bağların zayıfladığını, zayıflatıldığını dikkatlerden kaçırmamak gerekiyor!.. Bu konuda resmi ve sivil erkan çok geniş düşünmek durumundadır. Birlik ve bütünlük sloganlarla değil, değerlerle sağlanabilir... Bölge halkının her şeyden önce iş ve aşa ihtiyacı vardır. Terör belası sürdükçe vatandaşın ekmek parasını kazanmakta zorlandığını söylemeye gerek var mı? Bölgeye yıllarca işadamı ve yatırımcının gitmemesinin en büyük sebebi terör değil mi? Can ve mal güvenliğinin olmadığı yere elbette kimse gitmek istemez. İşte bu noktada, Diyarbakır işadamlarının bölgeye giden yatırımlara dikkat çekmesi ve bu yatırımları engellemeye çalışan terör örgütüne tepki koyması çok isabetli bir tavırdır. Aynı kararlılık bütün bölgede devam etmelidir. Buradan mutlaka olumlu sonuçlar alınacaktır.