Göreve başlayalı sadece bir hafta oldu, ama çok hızlı gidiyor. Hani derler ya, züccaciye dükkânına giren fil gibi… Trump’ın durumu bu tanıma tam oturuyor! Elbette merak edilen şu: Bu gidişle nereye kadar?
ABD Başkanı Donald Trump, bir taraftan Rusya lideri Putin’e iltifatta bulunuyor, diğer yandan öyle aba altından filan değil; doğrudan doğruya sopa gösteriyor… Kısacası şunu söylüyor: Ukrayna savaşını hemen bitirsen iyi olur. Yoksa gümrük tarifelerini fena hâlde yükseltmek zorunda kalacağım… Rusya zaten oldukça ağır ekonomik yaptırımların altında zorlanıyor! Ama aynı Rusya geçen üç yıllık zaman zarfında, ABD ve AB cenahından gelen geniş ekonomik yaptırımlara boyun eğerek geri adım atmadı. Evet, geri adım atmadı. Hatta görünüşe bakılırsa, bu şartlarda daha epey müddet de direnebilecek gibi. Trump’ın seçildiği günden beri seslendirdiği gümrük duvarlarını yükseltme politikası, iddia ettiği ölçüde Rusya’yı zorlar mı? Tamamen değil ama kısmen evet… Rusya da kendi hesabına karşılaşacağı sonuçları iyi hesapladığı için, Ukrayna savaşının bitmesi için çareler arıyor. Fakat Biden Yönetiminin, Rusya’yı zayıflatmak için barışa giden yolları tıkaması sebebiyle, bugüne kadar beklediğini bulamadı… Trump ise uzun zamandan beri, kendisi iktidarda olsa bu savaşın çıkmasına asla müsaade etmeyeceğini seslendiriyor. Seçim kampanyası sırasında “BİR GÜNDE BİTİRECEĞİM…” diye çok iddialı çıkışlar yaptı. Kimse bir günde bitmesini beklemiyor tabii. Acaba bir yılda biter mi? Belarus Devlet Başkanı Aleksander Lukaşenko, tam olarak barışın sağlanmasından ümitsiz. Lakin bir yıl içinde muhakkak bir şeyler olabileceğini söylüyor… Demek ki, işler Trump’ın konuştuğu kadar kolay değil. Amerika’nın gücü bir yere kadar! Rusya, Kolombiya veya başka bir ülke değil. Kolombiya’yı telaffuz etmemizin sebebi var. Latin Amerika’dan ABD’ye kaçak göçmenlerin en fazla geldiği ülke. Trump gelir gelmez ilk iş olarak göçmenlerin geri gönderilmesi için kararname imzaladı ve hızla uygulamaya geçti.
Askerî uçaklarla zavallı göçmenler derhal ülkelerine geri gönderilmeye başlandı. Kolombiya Devlet Başkanı Gustavo Petro direnmeye çalıştı. Göçmen getiren Amerikan uçaklarına iniş izni vermedi. Dananın kuyruğu da burada koptu… Trump misilleme olarak hemen Kolombiya’dan gelen bütün mallara, yüzde yirmi beş oranında acil gümrük zammı yaptı. Bir ay içinde de bunu yüzde elliye yükseltme kararı aldı!.. Evet, karşı taraf Kolombiya gibi fakir ve ekonomik sıkıntıdan bunalan ülke olunca, ABD’nin dişleri çok keskin… Bununla da kalmadı Trump. Kolombiya devlet görevlilerine ve yakınlarına vize sınırlaması ve yasaklaması getirdi. İşin şakası yok. Sinek sıklet bir boksörün ağır sıklet olan biri karşısında dayanması mümkün mü? Kolombiya kısa sürede pes etti tabii. Ve göçmen yüklü ABD askerî uçaklarının inmesine izin verdi. ABD tarafı bunu büyük bir memnuniyet içinde ilan etti. Diğer Latin ülkeleri için de bu hadise sarsıcı bir örnek teşkil ediyor. Sahi, Trump’ın en etkili silahı gümrük duvarları… Mallar dair bu gümrük duvarları, karşı tarafı hizaya sokmak için hızla yükseltilirken, ABD’ye kaçak gitmek isteyen insanların durdurulması için de, sınır boylarında askerî ve polisiye tedbirler, olağanüstü seviyede arttırılıyor. Bugüne kadar en liberal ülke olarak kabul edilen ve gerçekte öyle de olan Amerika, artık politika değiştirip karma ekonomiye geçiyor… Şimdi başta Avrupa Birliği olmak üzere, herkes merak ediyor. Nasıl bir karma ekonomi? Ve Trump nereye kadar tırmandıracak? Çünkü sağı solu belli olmayan bir kişilik. Hem savaşları önleyeceğim diyor. Hatta kendisini barış adamı olarak lanse ediyor… Hedefinde Nobel Barış ödülü almak filan da var. Gerçi o konuda sıkıntı yok, Obama’ya ödül veren Nobel Vakfı Trump’a da pekâlâ verir. Neden olmasın?
Gelgelelim Trump’ın dillendirdiği şekilde, gerçekten barış politikalarına ne kadar itibar edeceği kocaman soru işareti olarak ortada duruyor. Kanada, Grönland, Panama gibi ülkeleri dize getirmek için, fazlasıyla nobran bir üslup kullanmaktan geri durmuyor. Yani sadece ekonomik değil askerî çözümlere başvurmaktan da kaçınmayacağını açıkça dile getiriyor. “Yakında genişlemiş ülke pozisyonunda olabiliriz” diyerek, düpedüz başka bir ülke toprağını satın alarak veya işgal ve ilhak ederek iç etmeyi ciddi ciddi tekrarlayıp duruyor. Bu hâliyle Trump’ın dünyanın başına bir bela açmaması imkânsız gibi. Ki, Trump’ın Gazze toprakları için çözüm formülü olarak ortaya attığı deli saçması görüş, başka bir felakete kapı aralayacak cinsten. Bu arada Trump şurayı unutmamalı. Üç çeyrek asırdan beri küresel güçlerin tasallutuna karşı direnen Filistin Halkı, pes etmeyecek. Ve Trump’ın Siyonistlere hizmet politikası sökmeyecek. Tıpkı Biden’ın en aşağı derekeye varan destek politikaları gibi… Trump tüccar kafasıyla yabancı ülke topraklarını da öyle sıradan bir meta gibi görüyor, her şeyin parayla satın alınabileceğini düşünüyor. Ancak vatan toprakları satılık meta değildir! Sözlerine bakılırsa, kendisinin en başarılı bulduğu başkan Ronald Reagan. Fakat yaptıklarına bakılırsa, Baba ve Oğul Bush’ların yolunda gidiyor. Baba Bush Körfez savaşlarıyla Irak’ı tahrip etti. Oğlu devamını getirip işgali tamamlayarak üçe böldü ve nüfuz bölgesi olarak İran’a teslim etti!.. 11 Eylül saldırılarını bahane ederek "Haçlı Seferi" ilan etti. Aynı Trump’ınki gibi bir dille dünyayı tehdit etti: “Ya bizimlesiniz yahut bize karşısınız…” dedi. Yanına NATO’yu da alarak Afganistan’da yirmi yıl boyunca, Taliban’la savaşıyorum diye sivil ve savunmasız halkı bombaladı. Sonunda bozguna uğrayarak apar topar Afganistan’dan çekildi. Amerikan yüzyılı projesi diye dayatılan her hamle ters tepti. Trump’ı da aynı akıbet bekliyor...
İsmail Kapan'ın önceki yazıları...