Yazının başlığı garipsenebilir. Millî gelirden aslan payını alan, rakipsiz silahlı güce ve devlet içinde bununla mütenasip dehşetli etkiye sahip bir kurumun; neden korunma ve kollanmaya ihtiyacı olsun ki... Ama öyle değil! TSK'nın da, gerçekten korunmaya ve kollanmaya ihtiyacı var. Genelkurmay Başkanı Org. Başbuğ'un birkaç gün önce Hürriyet Gazetesinin Yayın Yönetmeni Enis Berberoğlu ve arkadaşlarına söyledikleri bu anlamda önem taşıyor. Org. Başbuğ, TSK'nın sürekli olarak gündemde olmasından ve kişisel hataların bütün kuruma mal edilmesinden duyduğu rahatsızlığı dile getiriyordu... Sayın Başbuğ, daha önce de 26 Haziran ve 17 Aralık 2009'daki basına yaptığı açıklamalarında da, "Orduya karşı medya üzerinden asimetrik psikolojik savaş yürütüldüğü" ve ".... Bazı çevreler ve kişiler tarafından TSK'ya karşı asimetrik psikolojik harekât yürütülmektedir..." ifadelerini kullanmıştı. Hatırlanacağı üzere, bu açıklamalardan sonra hayli yoğun tartışmalar yaşandı. Bu detaylara tekrar girmenin faydası yok. Esas mesele bundan sonrası. TSK'yı derinden ilgilendiren pek çok hukuki soruşturma ve kovuşturma halen devam ediyor. Şimdiye kadar, yapılan darbe hazırlığı ve planlarına dair sayısız bilgi ve belge ortaya döküldü. Bunlarla ilgili onlarca emekli ve muvazzaf subay tutuklandı. Ergenekon bir ve ikinci davası devam ediyor... Son olarak amirallere suikast olayı hakkındaki iddianame de kabul edildi ve dava süreci başladı. Bunların yanında, askerî mahkemenin Yarbay Mustafa Dönmez'e verdiği dört yıl hapis ve ordudan ihraç cezası, hukuki süreç henüz tamamlanmamış olmasına rağmen, çok önemli bir gelişmedir. Albay Cemal Temizöz, 20 tane faili meçhul cinayetten zanlı olarak, dokuz kez ağırlaştırılmış hapis talebi ile yargılanıyor. Son olarak Eskişehir Jandarma Alay Komutanı Recep Gençoğlu tutuklandı... Bütün bu olaylarla ilgili olarak medyada yayınlanan yoğun haber ve yorumlar, TSK'yı hiçbir dönemde olmadığı kadar, büyük baskı ve stres altında tutmaktadır. Şimdi gelelim koruma ve kollama meselesine: Hamaset ve genel geçer laflardan öteye, şu gerçeği asla unutmamak gerekiyor. Bu ülkenin güvenliği ve bağımsızlığının sürdürülmesi için en büyük güvence Türk Ordusudur. Aklını peynir ekmekle yememiş veya ruhunu şeytana satmamış hiç kimse, kendi ordusuna düşmanlık yapmaz, yapamaz. Bu hususun altını iki kere çizelim! Ne var ki, her devletin vatandaşları içinden tek tük hain ve satılmış çıkabilir. Ama hiçbir zaman bir ülke halkının büyük çoğunluğu, devletine ve ordusuna düşmanlık ve ihanet içinde olamaz. Böyle bir şey eşyanın tabiatına aykırıdır. Bunun da altını çizelim. Bu arada, TSK hakkında yoğun tartışma sürerken, yani ortam bir nevi elverişli iken; durumdan vazife çıkaracak başka devletlerin beşinci kollarının, kurumu yıpratmak için harekete geçeceği kuşkusuzdur!.. Dolayısıyla bu noktada herkesin ve her kesimin çok dikkatli olması lazım. Kritik soru şu: TSK nasıl korunup kollanabilir? Yarına...