"Türban meselesi" artık bitmelidir

A -
A +

Evet, bu mesele ülke gündemini daha fazla işgal etmemelidir. Çünkü bu problem, sun'i olarak ve birtakım zorlamalarla gündeme sokulmuştu. Yargıtay Onursal Başkanı Prof. Sami Selçuk'un çok yerinde kullandığı deyimle; "sanal bir yasaktı." Maalesef çeyrek asır boyunca bu sanal yasak, ülkeye çok zaman ve enerji kaybettirdi... Ama artık bitmelidir. Bitmelidir, zira yapılan anayasa değişikliği ile, Anayasa Mahkemesinin o çok tartışmalı kararı da kesinlikle aşılmıştır. Anayasanın 10'uncu maddesinde şu hüküm yer alıyor: "Devlet Organları ve idare makamları bütün işlemlerinde ve her türlü kamu hizmetlerinden yararlanılmasında kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadır." 42'nci maddede de yapılan değişiklikle, şu hüküm getirilmiştir: "Kanunda açıkça yazılı olmayan herhangi bir sebeple kimse yüksek öğrenim hakkını kullanmaktan mahrum edilemez. Bu hakkın kullanımının sınırları kanunla belirlenir." Şimdi burada durup şu hususun altını kalın bir çizgi ile çizelim. HÂLİ HAZIRDA BAŞ ÖRTÜSÜ İLE ÜNİVERSİTELERE GİRİŞİ YASAKLAYAN HERHANGİ BİR KANUN HÜKMÜ YOKTUR. 2547 Sayılı YÖK Kanununun geçici 17'nci maddesi, "Yürürlükteki kanunlara aykırı olmadıkça, yükseköğretim kurumlarında kılık kıyafet serbesttir..." diyor. Bakınız bu kanun hükmü yürürlüktedir. Ve bu hükme karşı daha önce Anayasa Mahkemesine açılan iptal davası da reddedilmiştir. Kısacası hukuki durum, bu kadar açık ve nettir. Bu konuda, YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, önceki gün hukuki çerçevesi gayet iyi çizilmiş bir açıklama yaptı. Anayasa'da yapılan değişikliğin resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe girdiğini ve uygulama için ayrıca bir kanuni düzenlemeye gerek bulunmadığını belirten Özcan rektörlerin sorumluluğuna dikkat çekerek şunları söyledi: "Söz konusu düzenleme göz önünde bulundurulmak suretiyle uygulama yapılması, kamu görevi ifa eden yükseköğretim kurumlarının yöneticilerinin görev, yetki ve sorumluluğunda olduğu izahtan varestedir..." Açıkçası bu saaten sonra, hâlâ daha "sanal yasağı" uygulamada ısrar edecek olan rektör ve diğer yetkililer hukuken sorumlu olacaktır. Ne yazık ki, bazı rektörler şovmenlik ve hatta Don Kişotluk (Bu ifadeyi kullanırken gerçekten üzüntü duyuyorum!) yapmayı sürdürüyor. Herhalde onlar hakkında da, yetkili makamlar gerekli hukuki işlemleri yapacaktır!.. Çünkü, Anayasa hükümlerini çiğneyerek "Laiklik Muhafızlığı" yapılamaz. Hiç kimse hukuk devletine meydan okuyamaz! Anayasa'nın 138'inci maddesini öne sürerek, Mahkeme kararlarına uymanın zorunluluğunu tekrarlayanlar; nedense aynı Anayasa'nın 11'inci maddesindeki şu hükmü unutuyorlar: "Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır." Anayasa Mahkemesinin kararını öne sürerek, "sanal yasağı" de facto uygulayan ve hâlâ daha bu yasağı savunanların; başından beri ideolojik dürtülerle hareket ettiği ortada... Anayasa Mahkemesinin, baş örtüsü konusunda vermiş olduğu bağımsız bir yasaklama kararı da yoktur zaten... Sadece yukarıda değindiğimiz (ve bugüne kadar pek çok kere burada açıkladığımız) üzere; 2547/ Ek 17'nci maddesine karşı, açılan iptal davasını reddederken; yani söz konusu maddenin anayasaya uygunluğunu bir yerde tescil ederken; öbür tarafta bu kararın gerekçesinde, Anayasa 153/2 hükmünün çerçevesi dışına çıkarak, yani yetkisini aşarak, kanun koyucu gibi hareket etmek suretiyle, yeni bir uygulamaya yol açmıştır... Yıllardır pek çok yerde, keyfi olarak sürdürülen sanal yasak, işte bu karar gerekçesindeki yanlış yoruma dayandırılmaktadır. Evet... Tekrar edelim: Yapılan Anayasa değişikliği ile, Anayasa Mahkemesinin bahse konu yorumu da artık hükümsüz kalmıştır. Bazı YÖK üyeleri hangi bildiriyi yayınlarsa yayınlasın, bazı rektörler üniversite kampüslerinin kapısına ne tür yazılar astırırsa astırsın; sonuç değişmez. Anayasa 10. ve 42'nci madde değişikliğinin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bu sanal yasağı sürdürmeye çalışanlara karşı; hak mağduriyetine uğrayanlar hukuki yollara başvurmalıdır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.