On dokuz yıl geçmiş... Ama 17 Nisan 1993 tarihi, bugün gibi hafızalarda canlı. O gün MÜSİAD'ın Mecidiyeköy'deki genel merkezinde, Yerel Medya Toplantısında idik. Bir haber geldi: "Özal'ı hastaneye kaldırdılar" diye. Ancak çok geçmeden acı haber geldi: "Özal'ı kaybettik!.." Rahmetli Özal'ın kim olduğu, bu memleket için, bu millet için ne kadar kıymetli olduğu, ancak vefatından sonra bir ölçüde, evet bir ölçüde anlaşılabildi. Hâlâ daha, Merhum Özal'ın bu ülke hesabına neler yaptığı ve neleri yapmak istediğini tam olarak bilmiyoruz. Onun çok önceden kestirip, düşünce ve aksiyon planına aldığı pek çok konuyu; hayli zaman sonra, meseleler iyice belirginleşip karşımıza dikilince fark ediyor ve kavramaya çalışıyoruz. Devletin işleyişini kilitleyen statüko, modası geçmiş ekonomik sistem, Kürt meselesi, bölgesel ve küresel ölçekteki pek çok önemli problemle ilgili erken teşhisleri, Rahmetli Özal'ın ne kadar ileri görüşlü olduğunu, çözüm için ne derece isabetli ve cesur formüller geliştirebildiğini bize apaçık gösteriyor... Onun geniş basireti, herhalde ve mutlaka tarih şuurundan kaynaklanıyordu! Vefatına yakın zamanlarda yaptığı bir konuşmayı internetten dinlerken, kesin olarak bu kanaate vardım. O konuşmada Merhum Özal, Sultan Abdülhamid Han ile ilgili düşüncelerini anlatıyor. Ulu Hakan'ın beynelmilel siyaset, bayındırlık ve eğitim sahasında yaptığı büyük icraatı dikkatlere sunduktan sonra, onu devirerek işbaşına gelen İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin ülkeyi nasıl felakete sürüklediğini, dünkü yazımızda kaleme aldığımız bir ifadeye benzer şekilde şöyle özetliyor: "... Ondan sonra 1909'da İttihat ve Terakki işbaşına gelmiş... 1918'e gelindiğinde koskoca imparatorluğu bozuk para gibi harcadıklarını görüyoruz!.." Evet, tarih şuuru olmadan ileriye dönük düşünce ve planlamada isabet kaydetmek zor, hatta imkânsızdır. Turgut Özal böyle bir şuura sahip olduğu için, on seneden az bir zaman içinde "Türkiye'ye çağ atlattı"... Tek tek yaptıklarını ayrıca saymaya ne hacet. Seveni de sevmeyeni de bunu teslim ediyor. Bu memlekette Özal'ı sevenlerin ne kadar çok olduğu, dün mezarı başında yâd edilirken, ülkenin her tarafından okunup ruhuna hediye edilen on bin (evet tam on bin) hatm-i şerifin yapılan duası, bize net olarak anlatmaktadır. Böyle bir saadet kaç kişiye nasip olur? Allahü teala gani gani rahmet eylesin... Merhum Özal, bu milleti derin uykudan uyandırdı. Zira, "Bir Türk dünyaya bedeldir!" gibi safsatalarla, hayal ve tembelliğe sürüklenen nesiller, dünya medeniyet yarışında hayli geri kalmış ve karamsarlığa kapılmıştı. Özal'ın ülke ufuklarını sarmalayan dar kalıpları kırmasıyla, insanlarımıza yeniden özgüven geldi. O özgüvendir ki bugün, dünyanın her tarafında Türk insanına, gelişmiş ülkelerin tüccarlarıyla her alanda rekabet etme gücünü sağlıyor. Turgut Özal'ın yaptıklarını ve yapmak istediklerini, yeni nesiller çok iyi öğrenmeli. Bu noktada yeterli bilimsel ve akademik çalışmalar, ne yazık ki yapılmış değil. O yüzden de, "Turgut Özal Düşünce ve Hamle Derneği"ne ve onun başkanı Sayın Galip Demirel'e ve elbette hepimize çok şey düşüyor. Bilelim ki, Özal gibi liderler çok ama çok seyrek geliyor...