Türkiye'nin esas sıkıntısı, galiba meselelerin doğru dürüst tartışılamaması... Daha doğrusu tartışılan konularla ilgili olarak ortaya atılan fikirlerin; hep yanlış yönlere çekilmek istenmesi... Bunun son örneği Başbakan Erdoğan'ın, DTP yetkililerine hitaben yaptığı çağrı oldu. Hani şu meşhur masaya oturma meselesi! Erdoğan'ın sözleri aslında herhangi bir tereddüde yer vermeyecek kadar açık ve seçik. Hali hazırda T.C. Anayasası ve kanunlarına göre kurulmuş olup, buna göre de faaliyet sürmesi gereken bir siyasi partinin, terör örgütünün güdümünden çıkıp, meşru zeminde politika yapması gerektiğini salık veriyor. Hatırlanacağı üzere, adı geçen partinin "eş başkanı" ( Mevcut siyasi partiler kanununda böyle bir statü de yoktur...) medya aracılığı ile görüşme talebinde bulununca, Başbakan da, evvela bunların PKK'nın terör örgütü olduğunu ilan etmesi şartını öne sürdü. Bu çerçevede söz konusu parti yöneticilerinin, silahlı mücadele vs. yollara sapmak yerine; kanun dışı yöntemleri terk edip, meşru yollardan siyaset yapmaları halinde, kendileriyle masaya oturup her şeyi konuşabileceklerini söyledi. Ama nedense bazıları, Erdoğan'ın bu sözlerini hiç alakası olmayan yönlere çekmeye gayret etti. Tabii ki, başta merkez medyanın malum kalemleri!.. Belli ki, bunlar Başbakan'ın her söylediğine bir kulp takmaya kararlı. Bunlara medya etiğini filan hatırlatmanın da yararı yok. Çünkü bile bile, yani kat-ı mahsusa ile bu yola başvuruyorlar. Defalarla yapılan açıklamaya rağmen, onlara hâlâ daha; (Yoksa Başbakan PKK ile mi masaya oturmaktan söz etti?!) diye anlamsız polemikleri sürdürdüler. Ülke adına bu tablo gerçekten çok üzüntü vericidir. Bundan daha da üzücü olan, Ana Muhalefet Lideri'nin de bir kısım medyanın üslubunu benimsemesi. Yani Baykal gibi tecrübeli bir politikacının bile bile gereksiz bir polemiğe girmeyi her nedense tercih etmiş olması... Sadece Başbakan Erdoğan'ın değil, hiçbir parti liderinin bölücü örgütle masaya oturmak gibi bir fikri benimseyemeyeceği ortada iken, niçin sular bulandırılmak isteniyor acaba? Maksat sadece Erdoğan'ı yıpratmak mıdır?! Terör belasına karşı, iktidar-muhalefet; sorumluluk taşıyan herkesin ve her kesimin elbirliği yapıp ülkenin daha fazla sıkıntıya girmemesi için çalışması gerekirken, bazıları kişisel ve zümresel kaygılar için, lüzumsuz bir yeni kavga başlattı. Peki ne oldu bunun sonucunda? Tayyip Erdoğan da suçlamalara bir biçimde cevap verecekti... O da TBMM'nin 19. Dönem albümünü eline alıp SHP çatısı altında Meclis'e giren PKK güdümündeki bazı isimlerin Baykal'la birlikte fotoğraflarını sergiledi. Bu defa Deniz Baykal ve ekibi kendilerini temize çıkarma gayretine düştü!.. Halbuki bunların hiçbirine gerek yoktu. Bunların ülkeye fayda getirmediği açık. Tam aksine vakit ve enerji kaybettiriyor. Bakınız teröristler her gün memleketin bir yerinde eylem yapıyor. Hal böyle iken sen-ben kavgasını sürdürmek akıl kârı mıdır? Kendi iktidarı için en büyük tehdit olan bölücü teröre karşı, hükümetin ülke güvenliğini ve bütünlüğünü zaafa uğratacak bir yaklaşım göstermesi düşünülebilir mi? Öküz altında buzağı ararcasına, söylenen her sözden absürd bir mana çıkarmaya gayret etmek yerine; bu memlekete faydası olacak yapıcı siyaset ve fikirler geliştirmek muhalefetin de görevi değil midir? Bir kısım medyanın körü körüne sürdürdüğü anormal yayın politikasının sonucunun nereye varacağını da gerçekten merak ediyorum. Bugün birileri adına tetikçilik yapanlar, gelecekte nasıl bir tablo ile karşı karşıya geleceklerini düşünme ihtiyacı hissetmiyorlar. Ama bu devran hep böyle mi gider acaba? Varsın onlar düşünmesinler, biz yine de buraya bir nokta koyalım! Bu memleket ne polemikçiler, ne tetikçiler gördü...