Ülkelerin bilim ve araştırma alanındaki gelişmesinde; üniversitelerin sahip olduğu hayati önem tartışmasızdır. Başka bir ifade ile, ülkelerin kalkınmışlık seviyesi; üniversitelerin, eğitim ve bilim alanındaki rollerini ifa etmede gösterdikleri başarı derecesi ile paraleldir. Bu konuda uzun yıllar, hep gelişmiş ülkelerin üniversitelerinin bilimsel araştırma ve düşünce üretim merkezlerinde yaptıkları parlak çalışmaları izlemekle yetindik maalesef. Bilimsel ve teknolojik alanındaki gelişmeler ile; dünyanın seyrini yönlendiren stratejik düşüncelerin şekillenmesinde, öncülük etmek veya en azından yeteri kadar aktif rol oynamak yerine, genellikle seyirci kalmak, yahut diğerlerinin peşinden yetişmeye çalışmak; refah ve medeniyet yarışında bize, telafisi güç zaman kaybına yol açtı. Bugün uluslar arası pek çok meselede, çözüm zorluğu çekmemizin sebebi; aksiyoner olmak yerine, daima reaksiyoner pozisyonda kalmamızdır. Beynelmilel politikada etkin olmanın biricik şartı, küresel ölçekte strateji belirleyici ve yönlendirici olabilmektir. Bugün küresel aktör rolünde gördüğümüz ülkelerin stratejik araştırma ve düşünce üretim merkezlerine verdikleri önemi; daha önce burada kerrat ile ifade etmeye çalışmıştım. Bu cümleden olarak da, mesela ABD'deki bir kısmı üniversitelerin bünyesinde veya himayesinde; kimisi de çeşitli vakıfların kuruluşu olan 136 tane (2000 yılı rakamları ile) stratejik araştırma merkezine (think-tank) dikkat çekmiştim. Aynı yılın rakamları ile bu sayı İngiltere'de 34, Almanya'da ise 16 tane iken, bizde maalesef yalnızca 1 (yazı ile bir) dir. Neyse ki, son yıllarda bizim ülkemizde de bu tür merkezlerin sayısında epeyce artış var. Ama hemen belirtmeliyiz ki, think-tank kuruluşlarının açılması tek başına yeterli değildir elbet. Bunların evrensel geçerliliği olan bilimsel araştırma sayısına bakmak gerekir... Üniversitelerimizde de öteden beri var olan spesifik alanlara mahsus araştırma merkezlerinin sayısı esasen az değildir. Ancak bu merkezlerin çoğunun çalışması ve üretimi, genellikle içe dönüktür; tabir yerinde ise kapalı devredir! Bu yüzden belki de, bir çok kıymetli bilimsel araştırma sonuçları; yalnızca ilgili dar bir çevrenin bilgisine sunulmakla kalmış, kamuoyuna mal olamamıştır... Bu durumun artık değişmeye başladığını memnuniyetle belirtmek gerekir. Son yıllarda, elektronik medyanın da kazandırdığı ivme ile çeşitli üniversitelerimiz, daha katılımcı ve dışa dönük çalışmalar yapmaktadır. Bunun daha da genişlemesi ve hızlanmasını diliyoruz. Bahçeşehir Üniversitesi'nden dört yeni araştırma merkezi Bahçeşehir Üniversitesi bu konuda 2007 yılı itibariyle önemli bir hamle yaptı. Bu üniversitemizin bünyesinde kurulan Asya -Pasifik Araştırma Merkezi, Karadeniz - Kafkasya Araştırmaları Merkezi, Akdeniz Araştırmaları Merkezi Amerikan Araştırmaları Merkezi ile; ülkemizin bölgedeki siyasi, ekonomik ve hukuki politikalarının yönlendirilmesi sürecine katkıda bulunmak ve Türkiye'nin gündemi doğrultusunda yapılacak araştırmalara akademik platform oluşturmak hedefinin gözetildiği bildirilmektedir. Bu önemli açılımdan dolayı üniversite yönetimini ve akademik kadrosunu içtenlikle kutlamak isterim. Bu araştırma merkezlerinin yayınladıkları ilk bültenlerde, son derece önemli konular irdelenmektedir. Mesela Asya -Pasifik Araştırmaları ve Uygulama Merkezi, "Asya'da 2006'ya Bakış" ve "Asya'da Gündem" başlıkları ile yayınladığı bültenlerde; "Çin'in Afrika Açılımı" ve "Uzay'ın Yeni aktörü Çin" başlıkları altında, Çin Devlet Başkanı Hu Jintao'nun sekiz Afrika ülkesini kapsayan gezisi değerlendirilmekte, bu ülkenin petrol ihtiyacını karşılamak üzere yakın geçmişten başlayarak bugüne kadar; Angola, Gabon, Nijerya ve Sudan'la yaptığı petrol anlaşmaları ve diğer hammadde ihtiyacı konusunda, örneğin Güney Afrika İle Altın, Demokratik Kongo Cumhuriyeti ile Bakır madeni konusunda geliştirdiği münasebetler ele alınıyor. Asya'nın gündemi hayli yüklü ve hızlı gelişmeler var. Düne kadar sadece savaşlarla anılan Vietnam, artık Dünya Ticaret Örgütü'nün üyesi. Merkezin bülteninde bu konu da işleniyor. Diğer taraftan Karadeniz -Kafkasya Araştırmaları Uygulama ve Dokümantasyon Merkezi'nin, "Karadeniz'de 2006'ya Bakış, 2007'den Beklenenler" başlığı ile yayınladığı bültende bölgedeki enerji krizleri geniş şekilde incelenmiş. Rusya -Moldova, Rusya - Gürcistan, Rusya - Azerbaycan ve Rusya - Belarus arasında, bu alanda baş gösteren meseleler ele alınarak, ileriye dönük analizler yapılıyor. Aynı şekilde, "Avrasya Satranç Tahtasında Rusya'nın Dönüşümüne Yardımcı Olacak Jeopolitik Eksen" başlığı altında Ukrayna'nın durumu geniş bir analize tabi tutulmuş. Enerji konusu başta olmak üzere, Kafkasya'daki ekonomik ve siyasi gelişmelerin tümü de Türkiye'yi çok yakından ilgilendiriyor. Bu yüzden de adı geçen araştırma merkezinin yaptığı çalışmalar büyük önem taşıyor. Çok özet olarak burada bahsettiğimiz araştırma merkezlerinin bundan böyle yapacağı çalışmaları dikkatle izlemeye çalışacağız.