"Ürkütücü Tablo!.."

A -
A +

Dünkü gazetelerde, lise öğrencileri arasında yapılan bir araştırma sonucunda ortaya çıkan korkunç bir gerçek anlatılıyordu. Yeniden Sağlık ve Eğitim Derneği tarafından gerçekleştirilen bu araştırmanın sonuçlarını, Doç. Dr. Kültegin Ögel açıklıyordu. Feci durum özetle şöyle idi: İstanbul'un 15 ilçesinde, 43 okulda üç bin yüz altmış sekiz adet lise ikinci sınıf öğrencisi üzerinde yapılan araştırmada; 2004 yılında gençler arasında tütün tüketimi yüzde 72.7, alkol kullanımı yüzde 17.6 oranında azalmış. Bu sonuçlar sevindirici. Ama hemen peşinden gelen rakamlar üzerinde derin derin düşünmemiz gerekiyor!.. Şu rakamlara bakınız; Uyuşturucu hap kullanımında yüzde 184.6, sentetik hap kullanımında yüzde 287.5, eroin kullanımında yüzde 100, esrar kullanımında yüzde 75, uçucu madde kullanımında yüzde 40.5, yeşil reçete ile satılan yatıştırıcı hap kullanımında da yüzde 15.8'lik bir artış meydana gelmiş! Bu sadece İstanbul'un 32 ilçesinden 15'inde yapılmış bir araştırma. Kimbilir diğer illerde, mesela: Ankara, İzmir, Adana, Mersin, Eskişehir, Bursa, Diyarbakır, Gaziantep vs. illerde durum nedir? Çok dikkatli biçimde incelenmesi ve araştırılması gereken hayati bir mesele. Evet, geleceğimiz olan gençliğin durumu alarm veriyor! Dikkat ediniz lütfen, yukarıda verilen rakamlar, okul öğrencileri baz alınarak elde edilmiş sonuçlardır. Peki ya, eğitim imkanı bulamamış eğitimsiz, işsiz, hedefsiz, belki kimsesiz ve bunalıma girmiş gençler üzerinde geniş çaplı bir inceleme yapılsa, nasıl sonuçlar ortaya çıkar acaba? Türk toplumu uzun yıllardan beri çeşitli travmalar geçiriyor. Bu siyasal, ekonomik ve sosyal travmaların bilimsel analizlerinin yapıldığını söylemek, ne yazık ki mümkün değil. Her şey den önce Türkiye'de sosyolojik ve psikolojik alanda, toplumun bütününü ihata edecek çapta bilimsel araştırma yapacak yeterli sayıda uzman yok. Şimdiye kadar yapılan araştırmalar; son derece dar çerçevelerde, kimi resmi kimisi fahri olmak üzere çeşitli kuruluşlarca gerçekleştirilen dönemsel çalışmalardır. Yani toplumun ruh sağlığının ve sosyal stabilitesinin tesbiti ve korunmasının sağlanmasına yönelik makro siyaset planlarına veri teşkil edecek büyüklük ve genişlikte bir bilimsel çalışmaya ihtiyaç var. Devletin ilgili kurumları, üniversiteler ve bilimsel araştırma yapan diğer kuruluşlar böyle bir faaliyet için ne kadar istekli ve organize durumda? Burası da meçhul. Her sosyal yara azdığı zaman, pansuman kabilinden tedavilerle durumu geçiştirmeye çalışma alışkanlık ve kolaycılığı, problemlerin daha da büyümesi gibi tehlikeli sonuçlarla bizi yüz yüze bırakıyor... Ama deniz bitmeden birilerinin artık tehlikeli gidişi fark edip gereği için de köklü çözümler ortaya koyması şart. Hemen herkes günlük meselelerin çözümü ile meşgul. Esas problemlerle uğraşmayı pek göze almıyor. Ancak pislikleri halının altına süpürmekle işin içinden çıkacağımızı düşünerek kendimizi kandırmayalım. Bakınız acı gerçek şudur: Toplumumuz çok büyük bir erozyona maruz kalmış durumda!.. Bu erozyonun, aşınmanın sebepleri çok çeşitli. Gelecek çeyrek yüzyılda, Türk aile yapısında ve dolayısıyla toplumun genelinde büyük ve negatif değişiklikler kaçınılmaz görünüyor. Bunların başında parçalanmış aileler yer alacak. Yani Avrupa ülkelerindeki gibi, bir veya iki çocukla, yahut çocuksuz yaşamaya çalışan, boşanmış tek ebeveynle (hem kadın, hem erkek...- Ebeveyn kelimesi Arapça olup iki kişiyi ifade eder ama, galat olarak tekil anlamda da kullanılıyor) dolu bir sosyal hayata doğru gidiyoruz! Bu durumun nüfus aşınması üzerinde yapacağı tahribatı da düşünün. Şimdilerde bunalıma giren, suç işleyen çocuk ve gençlerin büyük ekseriyetinin parçalanmış ve problemli ailelere mensup olduğunu da unutmayalım... Huzurun Kaynağı Aile Yeri gelmişken gazetemizin yazarı Sayın Mehmet Oruç'un, baskıdan çıkan yeni kitabını tavsiye etmek isterim; Huzurun Kaynağı AİLE... (Arı Sanat Yayınları-Çatalçeşme Sok. No: 19/1 Cağaloğlu-İST. Tel: 212 520 40 51, Faks: 212 514 51 39.) Bu kitapta kadın ve ailenin önemi, evlilik ve aile hayatı, çocuk eğitimi, ailenin çöktüğü toplumların uğradığı felaketler, feminizm gibi cereyanların aile hayatı üzerindeki etkileri, gençliğin ruh hali, eşlerin karşılıklı hak ve sorumlulukları, aile bireyleri arasında sevgi ve saygının korunması, ar-namus ve hayâ kavramlarının anlamı, ülkemizden ve dünyadan çok zengin örneklerle ve akıcı bir üslupla anlatılıyor. Unutmayalım, ailenin temeline dinamit koyan yayınlarda son senelerde maalesef bir patlama yaşanıyor. Buna karşılık aileyi korumaya yönelik eserlerin sayısı hayli sınırlı. İnsanlarımızın faydalı eserleri ne kadar arayıp bulduklarını ve ne kadar okuduklarını da ayrıca sorgulamak gerekiyor!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.