Uzun sıcak yaz cep yakıyor!..

Sesli Dinle
A -
A +
Sıcaklıklar rekor üstüne rekor kırıyor… Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki sosyal medya hesabından, 15 Ağustos günü kırılan yeni sıcaklık rekorunu açıkladı: Eskişehir, Sarıcakaya’da 49,5 santigrat derece… Önceki rekor 2021 yılı 20 Temmuz’unda, 49,1 derece ile Şırnak / Cizre’de kaydedilmiş… Sıcaklık dünyada da rekor üstüne rekor kırıyor. Bu sıcaklar ne yazık ki, bizde ve dünyanın başka ülkelerinde, felaket derecede orman yangınlarına yol açıyor. Mesela Kanada, aylardan beri alevlere teslim olmuş durumda… Bazı dış yardımlara rağmen müdahaleler çok yetersiz. Amerika'nın Hawaii eyaleti daha yeni korkunç bir yangın geçirdi. Bazı yerleşim yerleri büsbütün haritadan silindi!.. Yüzlerce ölü, binlerce kayıp var.
 
1958 yılı Amerikan yapımı bir drama film vardı. Adı Uzun Sıcak Yaz… (The Long Hot Summer) Konusu Mississippi’nin bir kasabasında geçiyordu. Yaşı müsait olanlar hatırlar… 1978’de bu dizi, “Cehennem Sıcağında” ismiyle, o dönemin tek kanal televizyonu olan TRT1’de yayınlanmıştı. Henüz Türk dizileri piyasada olmadığı ve bugünkü gibi özel kanallar da bulunmadığı için, moda daha çok Brezilya ve Amerikan dizileri idi. Adı geçen dizi bayağı büyük rağbet görmüştü… Bu arada, çevre ve iklim değişikliği temasını işleyen film ve diziler de artıyor, ancak yaklaşan tehlike konusunda insanlar ne kadar bilinçleniyor, orası tartışmalı. Sıcakların artması hayra alamet değil. Zira insanlar, hayvanlar ve bitkiler yani bütün canlıların hayatı derinden etkileniyor.
 
 
Yukarıda işaret ettiğimiz orman yangınlarında, binlerce canlı türünden her biri büyük kayıplar veriyor. Memleketimizde irili ufaklı yüzlerce yangın çıktı. Bu sene çok sayıda fabrika ve iş yeri de yandı. Kocaeli’deki silo yangını çok dikkat çekici. Lübnan’daki felaketi hatırlattı. Diğer yandan kimyasal maddelerin bulunduğu çeşitli iş yerlerindeki yangınlarda, atmosfere ne kadar zehirli gaz salındı bilmiyoruz. Bunların da her biri, farklı yönden tabiat dengesini derin şekilde etkiliyor…
 
Kısacası gidişat iyi görünmüyor! Yaşanan mevsim şartları dolayısıyla hararet günden güne yükselirken, tuhaf şekilde çarşı pazar fiyatlarının da ateşi yükseliyor! Normal şartlarda her sene bu aylarda görülen sebze ve meyve ucuzluğundan eser yok… Pandemi döneminde kimyası bozulan çarşı pazar fiyatları hep roketleme gitti. Bakınız bu bir iktisat yazısı değil… O yüzden (ne alakası var) gibi itirazların anlamı yok. Gerçeklere bakalım.
 
Covid salgını sırasında, tedarik zincirindeki aksamalar bahanesiyle, kimyası bozulan fiyatlar kontrolden çıkmıştı. Akabinde 6 Şubat depremleri felaketzedeleri dondururken, sanki fiyatları da 7,5 büyüklüğünde ateşledi! Artık ne fiyatların ne de enflasyonun ayarı tutuyor. Ha bire güncelleme yapılıyor, ama ne çare! Yüzde elli, altmış; almış başını gidiyor. Ateşi en fazla yükselen de dolar… Yıl sonu tahmini yine yangına körükle gitti! Bakalım nereye varacak?
 
Hakikat şu; mevsimin kavurucu sıcaklarıyla yarışan fahiş fiyat artışlarının sebebini kimse tam olarak izah edemiyor. Edilecek gibi de değil zaten. İktisat teorisi ile bir yere kadar yani! Doları, mazotu bahane ederek fiyatları uçuranlara şimdiye kadar kimse dur demedi. Dediyse de söz geçiremedi. Akaryakıt fiyatları konusunda çok suçlanan nakliyeciler de kendilerini savunuyor. Gazetemizin dünkü haberinde, zam tezgâhını, arkadaşımız Kaan Zenginli gayet net biçimde anlatıyordu. Nakliyedeki bir birim artış, rafta üçe katlıyor. Nakliyeciler şöyle diyor: Mazot bir artsa, ürün üç artıyor. Kimi yerlerde belki de beş artıyor. Artık tutturabilene!.. Ama böyle gitmez, gitmemeli. Fiyatların vatandaşın cebini daha fazla yakmasına izin ve fırsat verilmemeli. Hâlihazırda çarşı pazarın böyle yangın yerine dönmesi, gerekçe olarak ne gösterilirse gösterilsin, adil ve ölçülü değil. Yaz mevsiminin çok kurak geçmesi sebebiyle Trakya ve Ege Bölgelerinde bazı ürünlerde (zeytin ve ayçiçeği vs.) ciddi rekolte düşüşü yaşanıyor. Ama beri tarafta Anadolu’da başta buğday olmak üzere, bol ürün hasadı söz konusu. Dolayısıyla bölgesel olarak yaşanan dengesizlikler, ciddi pazar kontrolü ve fiyat denetimiyle, nizam intizam altında tutulmalı. Devletin düzenleyici rolü bu noktada gecikmeksizin devreye girmeli.
 
Pandemi ve peşinden gelen yıkıcı depremlerden dolayı, görülmemiş olumsuzluklar yaşadık. Evet, bu doğru. Ancak her şeye rağmen, bu memlekette bütün vatandaşlara yetecek kadar sebze, meyve ve hububat var. Dememiz o ki, nankörlük ve fırsatçılık yapılmasın. Soğanın, patatesin, domatesin fiyatlarıyla nasıl oynandığını artık herkes biliyor. Bilmesine biliyor, lakin beklenen ve istenen regülasyon bir türlü gelmiyor. Bu konuda devlet daha fazla gecikmemeli. Bir şey daha; cezalar mutlaka caydırıcı olmalı!
 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.