Ankaralı Rıdvan Süer 18 yaşında idi. Diyarbakır Liceli Ferhat Mutlu ise 19... İkisi çok samimi arkadaştı. Vahşi saldırıdan bir saat evvel, Rıdvan ve Ferhat; başka iki arkadaşıyla birlikte, cep telefonu kamerasına poz vermişler; hepsi de gülümseyerek... Kim bilebilirdi ki, bir saat sonra, kalleş ve menfur bir saldırı o mutlu tabloyu ortadan kaldıracak... Yerine ise tam manasıyla bir felaket gelip çöktü!.. O tabloda mutlu görünen Ankaralı Rıdvan gibi, soyadı Mutlu olan Liceli Ferhat da yaşamıyor artık. O hain saldırıyı gerçekleştirenleri, bilmem hangi sıfatla tanımlamak gerekir?! Yıllardır hep tekrarlanmıyor mu; "bebek katilleri", "çocuk katilleri" vs. Onlar bu sıfatla anılmaktan hiç gocunmuyorlar. Bunun içindir ki, Ferhat ve Rıdvan'la birlikte 17 yaşındaki Eren Şahin'i ve 19 yaşındaki Melek İpek'i de hunharca katlettiler... Bunun içindir ki, bu caniler aynı anda yüzlerce çocuğun hayatını söndürecek saldırıları yapmaktan kaçınmıyorlar. Bu caniler, 42 yaşındaki Cengiz Kaya'yı öldürerek, dershaneden almak için gittiği 13 yaşındaki kızı Merve'yi de yetim bıraktılar!.. Diyarbakır'da basına açıklama yapan Başbakan Erdoğan; "Vicdana sığmayan vahşetle karşı karşıyayız..." dedi. Böyle vahşetler zaten vicdansızların işi değil mi? Daha 13 yaşındaki talihsiz Merve'nin; babasının mezarı başındaki feryatları yürek parçalarken; çoluk çocuk, genç-yaşlı demeden yüzlerce insanın bulunduğu bir yerde, katliam yapmak için 80 kilo plastik patlayıcıyı infilak ettiren bebek ve çocuk katilleri ne hisseder acaba? İnsanlık adına hiçbir şey... Çünkü onlarda vicdan diye bir şey kalmamış. Eğer Diyarbakır'daki hain saldırı, beş dakika geç yapılmış olsaydı, dersten çıkacak en az yüz çocuk daha; o felakete maruz kalabilecekti! Dehşeti ve vahşeti düşünebiliyor musunuz!.. Başbakan; "Bu hain saldırı terör örgütünün çaresizlik ve amaçsızlık içinde olduğunu gösteriyor..." derken çok haklı. Zaten teröristlerin beynelmilel ismi, "Desperados=Umutsuzlar" değil mi?! Bu zavallılar umutsuz, dolayısıyla amaçsız oldukları için de; daima başka güçlerin oyuncağı olurlar. Sonunda çaresiz kalır ve tükenirler. Bu her yerde böyledir. Diyarbakır'daki son hain saldırı da bunu gösteriyor. Bölücü terör örgütü, kesinlikle tam bir çaresizlik ve umutsuzluk içinde kıvranıyor. Bu tür vahşi saldırılar da, artık son çırpınışlar... Son otuz yıl boyunca, Diyarbakır'da gerçekleştirilen kim bilir kaçıncı alçakça saldırı bu. 2006 Eylül'ünde de, yine bir otobüs durağında bomba patlatarak tam on tane masum vatandaşın hayatını söndürmüşlerdi. Ama Diyarbakırlılar, hiçbir vakit teröre ve teröristlere karşı pes etmeyecek. Onların metaneti, bölücü terörün sonunu getirecektir. Sayın Erdoğan'ın da ifade ettiği gibi; devlet-millet kaynaşması ile bu hain saldırıların üstesinden gelinecektir. Bugüne kadar maalesef, pek çok yanlışlıklar yapıldı. Terörle mücadelede, bir dönem sadece "şiddete karşı şiddet" yöntemi uygulandı. Lakin,herkesçe kabul edildiği üzere; bu kadar uzun zaman boyunca terörün bitmeyişinin sebebi, güvenlik tedbirleri yanında; diğer tedbirlerin de devreye sokulmamış olmasıdır. Artık öyle görünüyor ki, devletin bütün kurumları; geçmişte yapılan hataları ve bölücü terörle mücadelede var olan eksiklikleri tespit etmiş durumda. Bunun da sonucu, uzak olmayan bir gelecekte mutlaka görülecektir. Diyarbakır'daki vahşi saldırıya, dünyanın dört bir yanından gelen tepkiler; bir gerçeği açıkça ortaya koyuyor. Bölücü Örgüt PKK, bugüne kadar gördüğü destek ve himayeyi artık göremeyecek... Teröristleri "gerilla, asi" vs. diye adlandıran bazı yabancı yayın kuruluşlarının ikiyüzlülüğü, daha ne kadar devam edecek bilmiyoruz. Fakat onların da bir gün gerçekleri kabul ve itiraf etme noktasına geleceği kaçınılmazdır. İçeride de, şimdiye kadar terör örgütüne karşı açıkça tavır alamayan bazı kafası karışık kimselerin, artık gözlerinin açıldığını ümit ediyoruz...