Vatandaşın kafası karış(tırıl)masın!..

A -
A +

Son zamanlarda, insanlarımızın anlamakta ve anlatmakta zorlandığı gelişmeler yaşanıyor... Darbelerle yüzleşme ve hesaplaşma noktasında, en hararetli tartışmaların sürdüğü, yargı alanında en kesif çalışmaların devam ettiği bir sırada, CMK'nın soruşturma ve kovuşturmada özel yetkiyi düzenleyen hükümlerinin kaldırılması veya değiştirilmesi gündeme geldi. Elbette bu değişikliği gündeme getiren iradenin bir bildiği, bir düşündüğü; yani halkın diliyle söylersek, hesabı-kitabı vardır. Öyle olmak zorundadır. Çünkü hesabı-kitabı yapılamadan, atılacak adımlardan, telafisi imkânsız sonuçlar doğabilir! Yakın siyasi tarihimizde, bunun örnekleri çoktur. Bekir Bozdağ, ÖYM'ler için, "Demokratik ülkelerde olmaması gereken mahkemeler..." değerlendirmesini yaptı. Oysa önemli konulara dair ayaküstü beyanlar, her zaman doğru olmayabilir. Mesela İngiltere de dahil olmak üzere, Fransa, İspanya, Almanya ve İrlanda'da, örgütlü suçlara karşı görev yapan özel yetkili mahkemeler var. Kaldı ki, bizde ÖYM'ler, DGM'lerin yerini almak üzere teşkil edilmiş yargı mercileridir. 2005 yılından beri de görev yapmaktadırlar ve AİHM'den, bunların yapısına ve mahiyetine (tabii hâkim meselesi) dair bir eleştiri de çıkmamıştır. Nitekim Meclis Başkanı Cemil Çiçek de, ÖYM'ler hakkındaki düşüncesini açıklarken, bu noktaya dikkat çekti. Ve ÖYM'lerin varlığından şikâyet edilebildiği gibi, yokluğunun da bazı yeni problemler doğurabileceğine işaret etti ki, son derece isabetli bir görüş. Kimi uygulamaların eleştirilmesi başka, mahkemelerin yapısı ve yetki çerçevesi daha başkadır. Elbette Sayın Bozdağ, hukukçu olarak bunları çok iyi bilir... Şüphesiz kanunlarda da, mahkemelerin yapısında da, doğru gerekçelerle değişiklik yapmak tabiidir. Ama bunun sunumu da bir o kadar önemlidir. Diğer taraftan, başkanlık ve yarı başkanlık sistemine dair, iktidar kanadından, hukukçu olmayan isimler de konuşuyor ve yanlış şeyler söylüyor! Oysa tartışmayı doğru zeminde sürdürmek gerekir... Cumhurbaşkanının halk tarafından seçildiği her sistem, başkanlık veya yarı başkanlık rejimi değildir. Avrupa'da buna dair birçok örnek verilebilir. Mesela Portekiz, Avusturya, Finlandiya... Bir başka ilginç durum, terörle mücadele meselesiyle ilgili... Daha önce, bölücü örgütün dağdan inmesi ve silah bırakmasıyla ilgili yapılan bazı hamlelerin, hayal kırıklığı ile bittiğini ne yazık ki gördük. Tüm iyi niyetlere rağmen, 2009 yılında Habur'da yaşananlar, açılım sürecini berhava etti. Daha sonra, bu sürecin altyapısının iyi hazırlanmadığı, hükümet tarafından da kabul ve itiraf edildi. Bu arada, vaktinden önce yapılan açıklamaların da, barış sürecine ket vurmak için pusuda bekleyenler tarafından tepe tepe kullanıldığını biliyoruz!.. O yüzden, Beşir Atalay'ın örgütün silah bırakması hakkındaki sözlerini dinlerken, daha önceki erken ifşalara benzer sonuç yaşanır mı diye endişe ettim. Malum, terörün bitmemesi için her yola başvuran iç ve dış odaklar, apartta bekliyor. Oslo'da yapılan görüşmelerin sızdırılmasından tutun da, Uludere Faciasının mecrasından çıkarılarak, Türk -Kürt ayrışmasının körüklenmesine kadar, her şey istismar ediliyor. Çok dikkat etmek gerekiyor...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.