Ve Mahmut Genç ve Yalçın Özer ve...

A -
A +

O yaş itibariyle herkesin Mahmut Amcası idi. Ama kimimiz ona ağabey, kimimiz de amca derdik. Fakat o seksenine merdiven dayamış delikanlı olarak, soyadıyla mütenasip hepimizden daha "Genç" idi! Ömrünün son günlerine kadar (Ecel şerbetini içmeden sadece birkaç gününü hastanede geçirdi. Onun dışında mesaisini hiç aksatmadı...), bitmeyen bir enerji, istikrar, vazife aşkı ve idealist insana yaraşır sadakatle Türkiye Gazetesi'nde hizmet verdi. Geçen pazar günü, hastaneden çıkar çıkmaz yardımcısı Mehmet Bilgi'yi telefonla aramış; "Sen orada yalnız kaldın, İnşallah pazartesi günü geleceğim, merak etme..." demiş. Ancak ne yazık ki, Mahmut Amcamız ilk ve son kez sözünü tutamadı. Pazartesi gecesi yeniden rahatsızlandı ve apar topar hastaneye kaldırıldı. Perşembe günü sabahı da son nefesini vererek bizi boynu bükük bıraktı!.. Mahmut Amca halis bir mü'min olarak, esasen her zaman ölüme hazırlıklı idi. İrfan Özfatura'nın iki gün önce, 'İz Bırakanlar'da kısaca bahsettiği üzere, 1992 yılında, Yenibosna'daki evine taşındığında, büyük nezaket gösterip beni çaya davet etmişti. 'Yeni eviniz hayırlı olsun, manzarası da güzel maşallah...' dediğimde; "Evet, manzarası güzel ama burası 11. kat. Bir gün emri Hak vaki olursa, cenazemizi kim indirecek?! İnsanlar çok zahmete girecek..." dedi. Ben de şöyle karşılık verdim: "Efendim Allah gecinden versin. İnşallah daha çok yaşarsınız. O gün geldiğinde, cenazeyi taşıyacak birileri muhakkak olur..." İşte on sekiz sene önceden Mahmut Amca bugünleri düşünüyordu. Zaten Eyüb Sultan'daki mezar yerini de çoktan satın alıp hazırlamıştı... Merhum Mahmut Genç, her yönü ile örnek bir insandı. İşinde daima mükemmel bir dikkat, titizlik ve hassasiyet gösterirdi. İnsani münasebetlerinde ise son derece babacan tavırlı ve rikkat sahibi idi. Gazetemize yaptığı hizmetleri bu köşeye sığdırmak mümkün değil. Zaten bir kısmını da daha önce okudunuz. Kısaca şunu söyleyebilirim. Yeri doldurulamayacak bir büyüğümüzü kaybettik. Allah rahmet eylesin. Başta oğulları Özcan, Abdurrahman ve Ahmet olmak üzere, geride kalan kederli ailesine Allah sabırlar versin. Mahmut Amcayı çok arayacağız... Hepimizin başı sağolsun! YALÇIN ÖZER'İ DE SEKİZ YIL ÖNCE KAYBETMİŞTİK... Türkiye Gazetesi'nden nice kıymetli insanlar gelip geçti!.. 2002 yılı, 8 Ocak günü aramızdan ayrılan eski Başyazarımız merhum Yalçın Özer'i kaybedeli tam sekiz yıl oldu. Lakin onun hatırası da hâlâ zihnimizde çok canlı. Zira kendisi kolay kolay unutulacak bir kişi değildi. Yalçın Ağabey, her şeyden önce çok dürüst; samimi, merhametli, cömert ve derviş tabiatlı bir insandı. O kadar saf ve temiz idi ki, bazıları onu; "Sanki bu asrın insanı değil..." diye tanımlardı. Merhum Yalçın Özer derviş tabiatlı idi fakat, hakkı savunmada ve hakikati ifade etmede, emsalsiz bir gayret ve cesarete sahipti. Gerçek bir entelektüeldi. Üslubu ve kaleminin kıvraklığı da, memleket meselelerine vukufiyeti kadar yüksek idi. Bu nitelikleri ile o da yeri doldurulamayan bir kalem sahibi olarak, derin izler bıraktı. Ne yazık ki, bizde kıymetler; "Şairler Sultanı" Baki'nin muhteşem beytinde çok veciz şekilde ifade edildiği üzere, ancak 'seng-i musalla'da biliniyor veya anlaşılıyor. Yalçın Özer'in değerini de onu kaybettikten sonra anlayabildik!.. Maalesef bu hep böyle oluyor. 31 Aralık 1988 tarihinde vefat eden merhum Ahmet Arvasi Hoca için de aynı şey söz konusu değil mi? Bu dünyadan göçtükten sonra, bıraktığı eserlerin önemini kavrayabildik... Allah cümlesine gani gani rahmet eylesin.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.