Geçtiğimiz hafta sonu Abant Platformu, "Vesayet ve Demokrasi" meselesini irdelemek üzere Abant'ta önemli bir panel gerçekleştirdi. Beş ayrı oturumda, yirmiden fazla tebliğin sunulduğu; akademisyen, yazar ve araştırmacıların ağırlıkta olduğu yüzden fazla entelektüelin söz alıp düşüncelerini açıkladığı zengin bir tartışma ortamı yaşandı. Doğrusu demokrasimiz üzerindeki vesayet mekanizmalarının varlığı ve niteliği, belki de ilk defa bu kadar geniş biçimde ve derli toplu olarak irdelenmiş oldu. Adalet Bakanı Sadullah Ergin ve Saadet Partisi Genel Başkanı Numan Kurtulmuş'un, açılış konuşmalarında dile getirdiği kimi hususlar; konunun siyaset ve hükümet zemininde de ne derecede ve nasıl algılandığını bize gösterdi. Özel hukuk alanında, yaş veya hastalık sebebiyle mümeyyiz vasfına sahip olmayan, yani akli melekeleri tam olarak yerinde olmayan şahısların kısıtlanması, hacir altına alınmasını ifade eden vesayet; devlet yönetiminde kısa tanımıyla, seçilmişlerin atanmışlar tarafından kontrol edilmesi anlamına geliyor. Ülkemizin dünyaca tanınan anayasa hukukçularından Prof. Ergun Özbudun, açılış oturumunda tek parti döneminden başlayarak; günümüze dek vesayetçi anayasa mühendisliği yoluyla, rejim üzerindeki vesayet sisteminin seyrini ve 1961-1982 anayasalarıyla kurumsallaşmasını çok çarpıcı şekilde anlattı. Daha sonra Prof. Serap Yazıcı, Prof. Mustafa Erdoğan, Prof. Cemil Koçak ve Kırklareli Valisi Cengiz Aydoğdu tarafından sistemin vesayetçi özellikleri analiz edildi. Diğer katılımcıların da katkılarıyla, özellikle 1961 ve 1982 anayasalarında, vesayeti kalıcı kılmak ve kurumsallaştırmak üzere, Cumhurbaşkanlığı, Anayasa Mahkemesi, Milli Güvenlik Kurulu, Yüksek Askerî Şûra, HSYK, YÖK, Kamu Kurumu Niteliğindeki Meslek Kuruluşları vs. ile yerel idarelerin merkezî idarenin vesayeti altında olması biçiminde şekillendirilen yapının ülke yönetiminde yol açtığı problemler çok geniş şekilde tartışıldı. Aynı şekilde yargı alanı ile dış güvenlik alanındaki vesayetçi yapının bugüne kadar doğurduğu sıkıntılar, çok çarpıcı örneklerle ifade edildi. Özellikle, emekli askerî savcı Faik Tarımcıoğlu, emekli başsavcı Reşat Petek, Prof. Mümtazer Türköne, Gazeteci Yazar Lale Kemal ve Prof. Eser Karakaş'ın sunumlarında dile getirdiği örnekler gerçekten düşündürücü idi. Güvenlik alanı ile ilgili olarak, sivil-asker kesimi arasında, bilgi asimetrisi bulunmasından ötürü, siyasetçilerin dış güvenlik ve savunma konularında yeterince söz sahibi olma ve denetim yapma imkânı bulamadığını belirten konuşmacılar, askerî bürokrasi üzerinde vesayet kurulamadığı için, askerin ülke yönetimi ve sivil siyaset üzerinde vesayet kurduğuna dikkat çektiler... Abant Platformunun 22. toplantısı bitiminde yayınlanan sonuç deklarasyonunda, demokrasimizin vesayet altında olduğunun bütün katılımcılar tarafından vurgulandığı kaydedildi. Bu vesayetin sadece anayasal ve hukuki düzeyde bir demokrasi engeli olmayıp, siyasi kültür temelli bir zihniyet kalıbı ve karşı karşıya bulunduğumuz sorunların çözümünü engelleyen bir olgu olduğu da vurgulandı...