ABD medyası son zamanlarda ülkemizi ciddi ciddi hedef almış durumda... Önce The Wall Street Journal gazetesi, ardından Middle East Quarterly isimli dergide, Türkiye'ye yönelik çok ağır hakaretler ihtiva eden yazılar yayınlandı. Bu kervana son olarak Washington Post gazetesi katıldı. Söz konusu mevkute; Türkiye'yi 20'nci yüzyılda soykırım ve diğer insanlık suçu işlenen ülkelerin başında göstermiş, buna gerekçe olarak da 1915-18 yılları arasında 1.5 milyon Ermeninin öldürülmesini ileri sürmüş... Amerikan cenahından pompalanan buna benzer iddia ve karalamalar ilk kez olmuyor. Çoğu artık bayatlamış bir dizi itham ve suçlama, belli periyotlarda tekrarlanır durur. Her sene nisan ayı yaklaştığında; ABD'deki Ermeni lobisi, Kongre nezdinde harekete geçer. Ermeni Diasporasının ülkedeki oy potansiyelinden faydalanmak isteyen birkaç senatör ve milletvekili de onların davulunu çalmaya başlar! Medyanın bir kısmı da bu işe çanak tutmaya teşnedir zaten... Yine ona benzer bir durumla karşı karşıya olduğumuz açık. Lakin bu şablon artık çok eskidi. Acaba Washington Post ve onun benzeri yayın politikası güdenler, tarihî gerçeklere biraz daha ciddi şekilde yaklaşmayı düşünme ihtiyacı hissetmiyor mu? Daha birkaç gün önce, bu gazetenin yayınlandığı ülkenin yönetimi bir insan hakları raporu yayınladı... Ne var ki bu raporda insan haklarını çiğnemekle suçlanan diğer bazı ülkeler; "ABD önce kendisine baksın!" diye istihza yollu tepki gösterdiler. Çin Halk Cumhuriyeti ise, Amerika'yı gaddarlıkla suçlayan bir raporla mukabelede bulundu. Yani anlayacağınız, ABD'nin insan hakları raporu öyle pek de ciddiye alınmadı. Çünkü hep başka ülkelerin eleştirildiği uygulamaların daha beterini ika eden ABD'nin kendi durumu hiç mi hiç gündeme getirilmemişti... Bahse konu raporda Türkiye'ye de suçlamalar vardı. Onun için basınımızda bir iki gün şöyle böyle tartışıldı. Doğrusunu isterseniz, ben üzerinde durma ihtiyacı hissetmedim!.. Hatırlayacaksınız geçen sene, Irak'daki işkence skandalı sebebiyle ABD bu raporu yayınlayamamıştı bile. Öyle görünüyor ki, bundan böyle insan hakları ve özgürlükler konusunda Amerikan Yönetimi daha çok tepki ve eleştiri alacaktır. Buna benzer raporları her yayınladığında; "Sen önce kendi evinin içini düzelt..." restini görecektir. Ziya Paşa'nın "Terkib-i bend"inde özetlediği bir durum var karşımızda; "Anlar ki laf ile verirler dünyaya nizamat/ Bin türlü teseyyüb bulunur hanelerinde". Washington Post gazetesi, geçen asırda cereyan eden (ve etmeyen) soykırımı ve katliamları kendince ele alıyor. Nazilerin, Sırpların, Pol Pot rejiminin yaptığı soykırım ve katliamları, veya Afrika'daki kabile milliyetçiliğinin icra ettiği etnik temizliği pekala gündeme taşıyor. Ama nedense Kızılderililerle ilgili hiçbir şey söylemiyor! Mesela yüz yıl önce elli milyon nüfusa sahip Kızılderililerin sayısının bugün ancak elli bin civarında olduğuna, bunların da "Reservation" denilen kamplarda adeta izole edildiğine, kendilerine pasaport bile verilmediğine filan hiç temas etmiyor. Neden acaba? Türkiye'yi Ermeni katliamı yapmakla suçlamaya çabaladığı kadar, Kızılderililerin başına gelen büyük felaketi de irdelese ya! Başkasının gözündeki çöpü görüp, kendi gözündeki merteği görmemezlikten gelmek, en hafif deyimiyle çifte standarttır. Bu sübjektif yaklaşımdan dolayı Washington Post inandırıcı ve samimi olmaktan uzaktır. Amerikan medyası insan hakları ve özgürlükler konusunda başkalarına ders vermeye kalkışırken biraz daha dikkatli olsa iyi eder. Çünkü Maymunun gözü açıldı artık! Kimse eskisi gibi saf ve bilgisiz değil. Bir zamanlar Amerika, soyunu kuruttuğu Kızılderililerle ilgili sayısız film çevirerek, güya işlediği suçları itiraf etti ama, bunu yaparken bile işin rant yönünü de ön plana çıkardı. Vahşi Batı'nın gerçek yüzünü sergileyen filmlerden milyarlarca dolar kazanmak herhalde vahşi kapitalizmin gereği idi... Bugün de tekeli sürdürme gayretleri her alanda devam ediyor; ama artık o pazarlar eskisi kadar boş değil. Yani Amerika giderek saha kaybediyor. Gazetelerin üslubundaki agresiflik bundan ötürü olsa gerek! Ama sonuç değişmeyecektir. Demokrasi, insan hakları ve özgürlükler konusunda ABD'nin sicili meydanda... Halihazırda, bundan kaynaklanan müthiş bir güvensizlik söz konusu. Bu güvensizliğin ortadan kaldırılması hiç de kolay olmayacaktır. Yani propaganda gücü, baskılar, sindirmeler filan sonucu değiştiremeyecektir. Türkiye'yi sözüm ona hizaya getirmek için tarihi çarpıtmaya kalkışmak ise, apayrı bir hatadır. Washington Post ve onun gibi düşünen yayın organları, tarihi olaylar karşısında objektif olabilirlerse, daha yararlı bir iş yapmış olurlar. Bu meslektaşlarımıza önemli bir hatırlatmada bulunmak isteriz; "Tarihin kanunları, bilhassa kendisini aldatmaya kalkışanlara karşı çok acımasızdır!.."