Yazının başlığına bakıp da, sakın ola ki, PKK ve Kürt meselesinin halli için; sadece askerî yöntemleri ve şiddeti çare olarak düşündüğümüz anlaşılmasın. Tam aksine, çözüm sürecinde askerî opsiyonun en gerilerde kalmasını isteyenlerdenim. Ne var ki, olup bitenleri de gerçekçi bir yaklaşımla değerlendirmek gerekiyor... Yüz yüze bulunduğumuz realite şudur: "Terörle sonuna kadar mücadele, siyasetle sonuna kadar müzakere." Her ikisini de gerektiği gibi yürütmek şart. Hain saldırılara rağmen, sonuna kadar hukuk ve demokrasi. Sonuna kadar açılım!.. Ve mutlaka yeni, sivil; demokratik ve çağdaş bir anayasa... Bu yeni anayasada, devletin bütün vatandaşlarını eşit derecede kucaklayan hükümlerin tesis edilmesi... İşte "DEVLETİN DEVLET GİBİ HAREKET ETME SORUMLULUĞU" tam da budur. Devlet elbette teröriste, eşkıyaya, şantaja boyun eğmez, eğmemeli. Eğerse, devlet gibi davranmamış olur. Devlet, kendisini "SİLAHLA HİZAYA GETİRMEK" isteyen terör örgütünü ezerken dahi, meşruiyet ve sorumluluğu icabı; temel insan haklarını gözetmek, daima hukukun üstünlüğünü esas almak durumundadır. Bunun aksine bir tezi savunmak zaten mümkün değildir. Beri tarafta devletin, terör örgütünün kamu düzenini bozmaya, vatandaşların canına kastetmeye müsamaha göstermesi diye bir şey de söz konusu olmayacağına göre, halen yapıldığı üzere, güvenlik tedbirlerinin her türlüsünü alacaktır. Devletin meşru silah kullanma hakkı ile terör örgütünün saldırılarını kıyaslayacak kadar, gaflete gark olmuş kalemşorlara bilmem ne demeli? Hâlâ daha ısrarla, Hamas ve BDP'yi aynı kefeye koyan köşe sahibi zevzekler var!.. Sözüm ona gerçekleri irdelemek adına neler saçmalıyorlar, neler. Engin Ardıç'ın jargonuyla 'bu yavrulara' sormak lazım: Bre Güneydoğu ile Filistin'in ne alakası var? Belki de sormaya gerek bile yok! Zira bunların esas karın ağrısının ne olduğu da biliniyor. Bir kısmı kalemini kiraya vermiş, karanlık odakların nam ve hesabına çiziktirip duruyor... Yani onlar sahibinin sesi. Bugüne dek çeşitli kereler foyası meydana çıkmış olmakla beraber, hâlâ daha utanmadan; milletin zekâsıyla alay eden absürd düşüncelerini yumurtlamaya devam ediyorlar. Uyuşturucu ve silah tacirlerinin tetikçilerini, "gerilla" diye satmaya kalkıyorlar. Onlar ne söylerse söylesin, ırmak mecrasında akacaktır. Türkiye mutlaka bu meselenin üstesinden gelecektir. Sistemdeki aksamalara, yalpalamalara, kaçaklara; vahim yanlışlıklara rağmen, hem terör meselesi hem de Kürt meselesi çözümsüz değildir. Hâlihazırdaki bütün olumsuzluklara rağmen, o noktaya epeyce yaklaşıldığını söylemek yanlış olmaz. Son günlerdeki acı olaylar, asla metanetimizi bozmamalı. Bilindiği üzere, doğum yaklaştıkça sancılar daha şiddetli olur! Belki de ilk defa, düğümü nihai olarak çözecek kapsamlı adımlar atılıyor. Baykuşların fazlaca ötmesinin temel sebebi de bu galiba... Evet, bazıları için kaçınılmaz sonuç gelip çatmış görünüyor. Ya devlet başa, ya kuzgun leşe. İsteyen başını en büyük kayaya vursun!