Her salı günü, partilerin grup toplantılarındaki konuşmalardan o kadar çok malzeme çıkar ki, insan hangisini işleyeceğini kararlaştırmakta zorlanır... Bazen de karamsarlık basar. Ülkeyi yönetme iddiasındaki koca koca insanlar, nasıl olur da bu kadar gelişigüzel ve yüzeysel konuşabilir... Siyasi parti liderleri, bugün söyledikleri şeylerden ötürü; yarınlarda mahcubiyet duyabilme ihtimalini hiç düşünmez mi acaba? "İlke" denilen bir kavram yok mu? Siyaset dediğimiz olay, bu kadar ucuz ve basit mi? Deniz Baykal, hâlâ daha Ergenekon soruşturmasını bir "safsata"; bir "fasa fiso" olarak yutturmaya çalışıyor? Hayret!.. Ceza Muhakemeleri Kanunundaki açık hükümlere rağmen, yargı mercilerinin açık ve kesin uygulamalarına rağmen; sürekli olarak, gözaltına alınan veya tutuklanan kişilerin neyle suçlandıklarının belli olmadığını söyleyebiliyor. Davayı kasıtlı ve zorlama bir biçimde, "AKP uygulaması" olarak sunmaya çalışıyor. "Silivri AKP'nin Guantanamosu olmasın..." gibi tuhaf şeyler ifade ediyor. Şimdi burada CHP liderine, hukuki prosedürü anlatmanın hiç gereği yok. Ama yapılan yayınlar sebebiyle, artık hukukçu olmayan her vatandaş da biliyor ki, şüpheli ve sanıklara, daha ilk adımda ne ile suçlandıkları kendilerine anlatılıyor. Bu kanuni bir mecburiyet... Arama, yakalama, gözaltına alma ve daha sonra tutuklama işlemlerinin hepsi, ancak hakim ve mahkeme kararı ile gerçekleşebilir. Üstelik bütün bu işlemlerde, sanığın avukatları da sürecin takipçisidir. Her noktada müdahale edip itiraz ve müdafaa argümanlarını ortaya koyarlar... Sayın Baykal ve CHP'nin hukukçularının, bütün bunları yakinen bilmelerine rağmen; davayı siyasileştirmeye, yargıyı etkileyemeye ve kamuoyunun kafasını karıştırmaya devam etmesinin altında yatan sebepleri, herhalde bir zaman sonra daha net biçimde öğrenmiş oluruz. "Hesap sormazsan namertsin..." sloganıyla meydan okuyan Baykal, yerel seçim ve adaylar konusunda da, esti gürledi. Hani ne derler, yağmasan da gürle!.. Ona göre, İstanbul Belediye Başkanlığı için Kılıçdaroğlu'nun aday gösterilmesi, Erdoğan'ın asabını bozmuş. Sanırsınız ki, Kılıçdaroğlu oyları silmiş süpürmüş ve de belediye başkanlığı koltuğuna oturmuş bile!.. Liderlerin taraftarlarına moral vermek için hamaset yapmasına toplumumuz alışıktır. Ama hamaset de bir yere kadar birader! Bakalım bu motivasyonların sonucu ne olacak? Öbür yanda, Erdoğan ve Topbaş son derece rahat. Kılıçdaroğlu'na hafiften gönderme yapıyorlar. Topbaş rakibinin eline şehir rehberi veriyor. Erdoğan da "Geç kaldın şerif..." demeye getiriyor. İyi de, Kılıçdaroğlu'nu şişiren medya; geçmişteki müthiş hatalarından niye ders çıkarmıyor?!. Onlar da çare olarak, yağmadan gürlemeyi mi tercih ediyor?!.