Yanlışlık nerede?

A -
A +

Son terörist saldırılardan sonra; başta medya olmak üzere; toplumun çeşitli kesimlerinde, devletin terörle mücadele biçimi ve yöntemleri tekrar kıyısından köşesinden sorgulanmaya başlandı. Ama hemen belirtelim ki, bu sorgulamalar parça bölük şekilde ve meselenin sadece belli yönlerine değinen ve genellikle eleştiri maksatlı yaklaşımlar... Doğrudur, Türkiye maalesef şimdiye kadar terörle mücadelede kalıcı ve köklü bir başarı sağlayamadı. Çeyrek asır boyunca, güvenlik ve asayiş noktasında zaman zaman etkili sonuçlar alındı. Hatta bu konuda güvenlik kuvvetlerimizin elde ettiği başarılar, dünyadaki benzerlerine nazaran çok daha büyük ölçüdedir. Bu başarıların etkisi ne yazık ki, hep geçici olmuştur. Çünkü terörün destek ve hayat bulduğu, siyasi, sosyolojik ve ekonomik alanlarda; aradan geçen uzun süreye rağmen gerekli önleyici tedbirler alınmamıştır, alınamamıştır!.. Bunun da ötesinde, Türkiye bölücü terörün kaynaklandığı sebeplerin tesbiti konusunda dahi, yeterli çalışmaları yapmış değildir. Bu köşede de defalarca yazıldı: Batılı kürdoloji enstitülerinde, Kürtçülük meselesi ile ilgili olarak yüzlerce doktora tezi yazılmıştır. 2000 yılı itibariyle bu rakam 386 (Yazıyla, üç yüz seksen altı)dır. Bunun iki yüzden fazlası da Ermeniler tarafından yazılmıştır. Yalnızca bu örnek, karşı karşıya bulunduğumuz meselenin boyutları hakkında yeterince fikir vermiyor mu? Türkiye'nin bütünlüğünü hedef almış olan bir tehlike karşısında, toplum olarak bizim tavrımız; olaylara ve o olaylar arkasındaki destek ve teşvikleri açığa çıkan ülkelere; genellikle hiç etkisi olmayan veya son derece cılız sonuçlara yol açabilen tepkiler göstermekten öteye gidemiyor. Neden? Yani zaman zaman Amerika'ya, Fransa ve Almanya'ya; Belçika ve Hollanda'ya, Danimarka ve İsveç'e ve geçmişte Yunanistan ve Suriye'ye, Rusya'ya gösterilen sivil ve resmi tepkinin sonuçlarının tatmin edici olduğunu, kimse söyleyebilir mi? Peki başta PKK olma üzere, bölücü mihrakların yurt içinde ve dışında; yürüttükleri siyasi ve kültürel propagandaya karşılık, (Yüzlerce kitap ve dergi, milyonlarca broşür, afiş, bildiri; sayısız film ve belgesel, onlarca gazete, radyo ve televizyon kanalı...) Türkiye Cumhuriyeti, nasıl bir karşı faaliyet gerçekleştirebildi? Bu konuda gerçek verileri ortaya koyan, bir inceleme ve araştırma bulunuyor mu acaba? Siyasetçilerin, sivil ve askeri bürokratların topluma mal olan ve önemli bir kısmı ayaküstü demeçlerden oluşan; bir bölümü de belli olaylardan sonra yapılan toplantılar vesilesiyle basına yansıtılan açıklamaların dışında, vatandaşları yeterince aydınlatacak nitelikte kaç tane yayın var? Yayın derken, terör meselesini enine boyuna inceleyen ve toplumda yeterince sirküle edilmiş bilimsel eserleri kast ediyorum... Bu meselede de, ne yazık ki ermeni soykırım iddialarında olduğu gibi; Türkiye gerekli çalışmaları zamanında yapamamış ve daima hadiselerin peşinden sürüklenmiştir. Terör örgütü, Avrupa ülkelerinde yıllarca siyasi yatırım yaparken; Türkiye adeta bu durumu seyretmiştir! Bugün ise, birçoğu çeşitli uluslar arası kuruluş çerçevesinde güya müttefikimiz olan; Avrupa ülkelerine derdimizi anlatmakta zorlanıyoruz. Bu ülkelerin uluslar arası hukuk ve uluslar arası ilişkilere açıkça aykırı olarak terör örgütüne verdiği desteğe karşı, etkili mukabelede bulunmakta zorlanıyoruz. PKK terörünün içerdeki sebepleri, kaynakları ve büyümesinin seyri ayrı bir yazı konusu. Ama ülke sınırları dışında bazen isim değiştirerek; bazen taktik ve konsept değiştirerek, her seferinde destek ve himaye görmeyi başaran bölücü örgütün başından beri, takip ettiği strateji hakkında; (hadi hepsinden vazgeçtim) bu toplumun okur yazar kesimi ne kadar bilgi ve fikir sahibidir acaba? Türkiye Cumhuriyeti devleti, ülke sınırları dışından bölücü terör örgütüne verilen siyasi ve lojistik desteğin mahiyeti ve bunun önlenmesi konusunda; zamanında yeterli istihbarat, bilimsel çalışma, hukuki mücadele verebilmiş midir? Diplomatik temaslar, siyasi ve askeri tedbirler hangi oranda sonuç vermiştir? Bu konuda devlet birimlerinin olsa bile; toplumun net bir bilgi veya kanaati yoktur. Kısacası "Yanlışlık nerede?" sorusuna kimse doğru dürüst bir cevap verecek durumda değildir? Şu halde bir soru ile bitirelim: Acaba nereden başlamak lazım?!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.