Yargısal "saldırı"!..

A -
A +

Her sene eylül ayı başında, yeni adli yılın başlama törenlerinde mutlaka bir gerginlik, tartışma-atışma ve zaman zaman siyasi alana da taşan polemiklerin yaşanması artık vak'a-i adiyeden sayılır oldu... Şimdiye kadar daha çok, yargı ile yürütme mekanizmaları veya yargı ile siyasetçiler arasında süregelen tartışma ve spekülasyonlar, bu sene boyut değiştirdi. Yargıtay Başkanı Osman Arslan'ın, yeni adli yıl münasebetiyle yaptığı konuşma, Anayasa Mahkemesi Başkan Vekili Haşim Kılıç tarafından "Kendilerine yapılan bir SALDIRI..." olarak nitelendirildi. Türkiye belki de çok sık yaşadığı için, bir yerde kanıksamak zorunda kaldığı acayipliklerden birini daha müşahede etmiş oldu. İki yüksek yargı organı arasında, gerginliklere, küskünlüklere (Yargıtay Başkanının önceki akşam verdiği resepsiyona, Anayasa Mahkemesi üyeleri katılmadı. Dün sabah Anayasa Mahkemesinde yapılan yemin töreninde Başkan Hülya Tuğcu ile Osman Arslan hiç konuşmadı...) ve gereksiz söz düellosuna yol açan bir durum yaşandı. Eğer devam eden tartışmalarda yeni taraflar araya girmezse, bu yıl söz konusu tartışmaların (yargı&yargı) düzeninde yürümesi bekleniyor! Her ne kadar, daha sonra Haşim Kılıç, Yargıtay Başkanının fikirlerinden ziyade üslubundan rahatsız olduklarını belirtip, daha yumuşak tonda konuştu ise de, bu karşılıklı çıkışların süreceği anlaşılıyor. Yargı düzeni ile ilgili olarak kafaların hayli karışık olduğu açık. "Yüce Divan" yetkisinin Anayasa Mahkemesinden alınıp tekrar Yargıtay'a verilmesini isteyen Başkan Osman Arslan, buna karşılık Anayasa Mahkemesi üyelerinin Millet Meclisi tarafından seçilmesine karşı çıkıyor!.. Diğer taraftan Barolar Birliği Başkanı Özdemir Özok, Avrupa'daki yaygın uygulamaya da işaret ederek, Millet Meclisi'nin bu üyeleri (kısmen) seçmesinin yerinde olacağını ifade ediyor... Anayasa Mahkemesinin bugünkü yapısıyla ihtiyaca cevap veremez duruma geldiği genellikle kabul ediliyor. Yüksek Mahkemeyi yeniden yapılandırma konusundaki çalışmalar sürüyor. Yargıtay Başkanı Osman Arslan'ın konuşmasında en sert şekilde eleştirdiği hususlardan biri de, üzerinde çalışılan taslak çalışmanın kendilerinden saklanıyor olmasıydı. Anayasa Mahkemesi cenahında en fazla tepkiye yol açan noktalardan biri de galiba burasıydı! Şüphesiz "Yüce Divan" yetkisinin kendilerinden alınmak istenmesi doğrultusunda ileri sürülen görüşler de üstüne tuz-biber ekmişti... Türkiye'de önemli-önemsiz her makamı işgal eden kişiler, hemen her konuşmasında, fikir hürriyetinden, düşünceleri serbestçe ifade edebilme prensibinden dem vururlar. Ama bu konularda neredeyse her kesimin yeterince hazımkâr olmadığı da derhal ortaya çıkıyor. Çünkü ucu azıcık kendilerine dokunan görüş ve fikirlerden; (Bunlar o savunulan özgürlük çerçevesi içinde açıklanmış olsa da) müthiş rahatsızlık duyuluyor ve tepki gösteriliyor. Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi gibi, devletin yargı erkinin en önemli iki unsuru arasında baş gösteren son durum bunun en bariz göstergesidir. Demek ki demokrasi, fikir özgürlüğü, hoşgörü, kişi ve kurumların karşılıklı iyi niyet ve tolerans göstermesi vs. konusunda daha epeyce ders çalışmamız gerekiyor. En azından değişik fikirlerin serdedilmesi, bir "saldırı" olarak algılanmamalıdır. Bu arada, devletin temel kuvvetlerini şekillendiren hükümlerinin yeterliliği, çağdaşlığı ve etkinliği açısından; Anayasanın artık ihtiyaca cevap veremediği bir kere daha ortaya çıkmıştır. Öteden beri sık sık gündeme gelen Anayasa değişikliği tartışmaları; muhtemelen kısa zamanda, yeniden gündeme gelecektir. Fakat bölük pörçük değişikliklerle, adeta "yamalı bohça" ya çevrilen bir anayasa ile meseleleri köklü şekilde çözüme kavuşturmak mümkün değildir. Bu sebeple esasen Anayasanın bütün olarak yenibaştan yazılması gerekir. Ancak mevcut şartlarda bunu yapabilmenin hiç de kolay olmadığı meydanda. Her şeyden evvel bu yönde güçlü bir siyasi irade olması gerekir... Görünen o ki, kısmi değişikliklerle sonuç alınmaya çalışılacak. Hiç olmazsa bu kısmi değişikliklerin ilgili olduğu meselelere dair kafi çözümler getirebilmesi beklenmektedir. Bunun için daha önce de bu köşede ifade ettiğimiz gibi, referandum da dahil olmak üzere, etkili mekanizmaları devreye sokma noktasında tereddüt gösterilmemelidir. Meclis Anayasa Komisyonu Başkanı Sayın Burhan Kuzu; uzun zamandan beri bir Anayasa değişikliği üzerinde çalışıyor. Bu değişiklikte Anayasa Mahkemesi'nin hem üye sayısı hem de işleyiş biçimi yönünden önemli yenilikler öngörülüyor. Bakalım bunların ne kadarı gerçekleşir... Bir diğer önemli husus da,yapılacak Anayasa değişikliğinin daha fazla gecikmemesidir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.