Yargıyı kim etkiliyor peki?

A -
A +

Türkiye'de bir kesim için hukuki mevzuat adeta tatilde!.. Bazıları hiçbir yasal sınırlama tanımadan istedikleri gibi konuşuyorlar. Halkı çatışmaya sürükleyecek her türlü bozgunculuğu teşvik eden yazıları pekala yazabiliyorlar. Mesela emekli bir paşa; iktidarın işbaşından uzaklaştırılması için, ne gibi yerüstü ve yer altı faaliyetlerinin organize edilmesi gerektiğini en ince ayrıntısına kadar kaleme alıp bir gazetede yayınlıyor... Ama bir savcı da görevini hatırlayıp, bunların kanunları nasıl bu kadar rahat ihlal edebildiğini sorma zahmetine girmiyor!.. Yeni Şafak'tan Ali Bayramoğlu dünkü yazısında şunları söylüyordu: "Emekli bir Yargıtay Başsavcısı var, Sabih kanadoğlu. Ne söylese oluyor, ne önerse tutuyor. Kimi "rejim yöntemleri"ne fikir babalığı, "devlet refleksi"ne öncülük yapıyor. 367'yi keşfeden Kanadoğlu'ydu. AK Parti'ye kapatma davası açılması gerektiğini kaç zaman ısrarla savunan yine o oldu. Böyle olunca temsil gücü de yüksek oluyor, kurulu düzenin yüksek sesle konuşan sesi haline dönüşüyor... İşte bu Kanadoğlu Frankfurt'taki bir konferansta şöyle demiş: "Ergenekon soruşturması Şemdinli gibi olmaya mahkum..." Şemdinli soruşturmasında ne olmuştu? İddianameyi hazırlayan Cumhuriyet Savcısı Ferhat Sarıkaya; iddianamesi kısmen kabul edilip ona istinaden yargılama yapıldığı halde, kendisi meslekten ihraç edilmiş, avukatlık yapma hakkı dahi elinden alınmıştı. O iddianameye göre yargılama yapan Van Ağır Ceza Mahkemesinin üyeleri de, çil yavrusu gibi sağa sola dağıtılmıştı... Şimdi burada biraz duralım: Sabih Kanadoğlu böylece kime gözdağı veriyor? Efendim!.. Bu noktada (yargıyı etkilemeye kalkışıyor) diye savcıları göreve davet etmeden önce; her fırsatta yargının bağımsızlığını savunan kurum ve kuruluşlara bakmak gerekiyor: Nerede Barolar Birliği? Nerede YARSAV ve benzeri kuruluşlar? Yoksa onlara göre, Kanadoğlu'nun bu çıkışında; yargıyı olumsuz yönde etkileyecek bir sakınca yok mu? Tevekkeli bir sene önce de (Yani 27 Nisan 2007'de), Deniz Baykal; "Anayasa Mahkemesi Cumhurbaşkanlığı seçimi için yapılan oylamayı iptal etmezse Türkiye'de çatışma olur..." derken, yine aynı düşüncede idiler. O zaman da gıkları çıkmamıştı! Demek ki, bu vadide beyanlar ve yazılar muhtevasına göre değil; onu söyleyen ve yazanların kimliğine göre değerlendiriliyor. Kanadoğlu veya Baykal'ın, görülmekte olan bir dava sürecine direkt müdahale veya yargıyı etkileme niteliğindeki ifşaatına ses çıkarmayanlar; mesela Adalet Bakanı'nın Danıştay'ın tartışmalı durdurma ve iptal kararları hakkındaki değerlendirmesine fena halde tepki gösteriyorlar... Bu durumda, (Yargıyı kim etkilemek istiyor?) diye, bir soru sormak artık pek anlamsız kalıyor. Zira çifte standartla yargının bağımsızlığı filan korunamaz!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.