Yeni adli yıl başlarken...

A -
A +

Türkiye'de bugüne kadar bazı açılış günleri, yıl dönümü kutlamaları ve benzeri önemli törenler, nedeni pek de iyi anlaşılamayan tuhaf gerginliklere sahne olurdu... Adli yıl başlangıcı, bazı yüksek mahkemelerin kuruluş yıl dönümleri, bazı okulların diploma törenleri, hatta tayini yapılan yüksek yargıçların cübbe giyme merasimleri dahi, nedense elektrikli geçer, burada yapılan konuşmalarda; epeyce siyasete de bulaşan ve erkler arası atışma, tarizde bulunma yahut hesaplaşma vb. soğukluklar eksik olmazdı. Son zamanlarda bu türden gereksiz tansiyonların azaldığını ve hatta tamamen kaybolmaya yüz tuttuğunu memnuniyetle görüyoruz. Şüphesiz bütün bunlar, Türkiye'nin "normalleşme süreci"nde yaşadığı olumlu gelişmelerdir. Elbette ülkede her şey sütliman değil. Elbette her alanda, modern çağın gereklerine nazaran pek çok eksiğimiz, gediğimiz var. Elbette almamız gereken daha çok mesafe bulunuyor. Amma, kaydettiğimiz ilerlemelerin de hatırı sayılır seviyede olduğunu göz ardı etmeyelim! Dün adli yıl başlangıcında Yargıtay Başkanı Nazım Kaynak'ın söylediklerini dinlerken, yukarıdaki değerlendirmeyi yaptım. Sayın Kaynak'ın da etraflıca ifade ettiği üzere, adli sistemin işleyişinde muhtelif zorluklar ve problemler mevcuttur. Öncelikle kimi zaman, tahammül sınırlarını da aşar biçimde davaların uzun sürmesi... Adaletin gecikmesi, hakikaten karşı karşıya bulunduğumuz ve köklü çözüm bulamadığımız esas sıkıntı. Bunun sebepleri çok ve çeşitli. Toplumun sosyo-ekonomik yapısından da kaynaklanan ihtilaf çokluğu ve dolayısıyla çok kabarık sayıda dava açılması. Yine toplumun eğitim seviyesiyle yakından ilgili olmak üzere, gelişmiş ülkelere nazaran kriminal olaylardaki artış. Hukuk ve ceza yargılaması mevzuatındaki boşluklar, sebebiyle, yargılama prosedürünün ağırlaşması, tıkanması... Mahkemelerdeki fiziki şartlar ve kadro yetersizliği. Özellikle, bir türlü kapatılamayan hakim savcı açığı. Avrupa ülkelerine göre, Türkiye halen yarı yarıya bir hakim-savcı kadro açığı ile yüz yüzedir. Bir de adli kadronun donanımı ve verilen kararların isabet oranı meselemiz var. İlk derece mahkemelerinde açılan davaların, yaklaşık yüzde doksanının temyize gittiğini, bunun kahir ekseriyetinin de bozulduğunu dikkate aldığımızda, esasen en büyük problemin nerede olduğunu anlarız. İstinaf mahkemelerinin devreye girmesiyle birlikte, Yargıtay'daki dosya birikmesinin artık son bulacağını bekleyebiliriz. Keza mevcut birikimi eritmek için Yargıtay ve Danıştay'da açılan yeni dairelerin, sürüncemede kalan dosyaları sonuçlandıracağı da açıktır. Yargıtay Başkanı Kaynak, dün bu konularda geniş bilgiler verdi. Gerilimsiz, karşılıklı sataşmalara ve yeni söz düellolarına meydan vermeyecek bir üslupla konuşmasını yapan Sayın Başkan'a, hukukçu bir vatandaş olarak, şahsen teşekkür ediyorum. Tutuklamalarla ilgili değerlendirmesi de, son derece aydınlatıcı idi.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.