Yeni adli yıl başladı… Adaletin gecikmeden tecelli ettiği ve herkesin gönül rahatlığıyla hak arama imkânından faydalandığı ve neticede adli mercilerin verdiği kararı içine sindirebildiği bir yıl olmasını temenni ederiz. Ülkemizde, adalet sisteminin işleyişiyle ilgili müspet gelişmeler günbegün artmasına rağmen, hâlâ daha pek çok eksiklik ve aksaklığın hüküm sürdüğü de bir vakıadır. En önemli mesele, adaletin gecikmeden tecelli etmesidir. Zira ‘GECİKEN ADALET, ADALET DEĞİLDİR…’ Bugün örnekleri epeyce azalmış olsa da, bu memlekette dededen toruna intikal eden davalar hâlâ vardır. Basın arşivleri karıştırılırsa böyle uzayıp giden davaların ne gibi üzüntü ve bunalımlara yol açtığı görülür. Mesela tam 53 yıl boyunca devam eden dava örneğini hatırlıyorum. Nihai olarak hangi safhaya girdi ve nasıl bitti, ne yazık ki takibi mümkün olmadı. Tabiatıyla eski ile bugün arasında pek çok fark var. Zira haberleşme ve iletişim teknolojisindeki gelişmeler, devrim mahiyetinde değişiklikleri beraberinde getirdi. Eskiden, davacı veya davalıların kimlik bilgilerini tespit etmek için, bazen mahkeme aylarca tehir kararı vermek zorunda kalıyordu. Çünkü nüfus idaresine yazılan yazıların cevapları uzadıkça uzuyor, her celsede; hâkim, “cevabın gelmemesi sebebiyle duruşmanın talikine” diye karar yazdırıyordu. Böylece aylar geçiyordu…
1982 senesinde, avukatlık stajımı yaparken, ağır ceza mahkemesinde, beni son derece hayal kırıklığına uğratan bir olaya şahit oldum. Uyuşturucu suçundan yargılanan üç sanık duruşmaya alındı. Bir tanesinin nüfus kayıtlarına hiç ulaşılamıyor!.. Bir tanesi de, mahkemede hiç konuşmuyor. Duruşmalarda tek kelime dahi etmiyor. Meğer adamın lakabı “altın diş” olduğu için, altından dişinin görünmemesi için, ağzını hiç açmıyor ve dilsiz numarası yapıyor! Bunlar dosyadaki bilgiler… Bu iki profesyonelin yanına her nasılsa düşmüş ve “içici” olduğu anlaşılan daha genç ve tecrübesiz olanı, yanımdan geçerken hiç unutamayacağım şu sözü söyledi: “Abi Allah kimseyi bu duruma düşürmesin. İki senedir bunlarla birlikte gelip gidiyorum, bir kere olsun ifadem alınmadı…” Ne kadarı doğru ne kadarı yanlıştı bilinmez, ama o celsede de ifadesi alınmadan gönderildi.
Mahkemenin düşüncesi tam olarak ne idi, bilmiyorum. Lakin anlattığım hadise aynen böyle cereyan etti ve beni gerçekten dehşete düşürdü. Farklı şartlardan dolayı, öbür iki sanıktan ifade almak mümkün olmayınca, kurunun yanında yaşın da yandığı anlaşılıyordu…
Evet, bu hadise üzerinden kırk bir yıl geçmesine rağmen hâlâ unutamadım. Sonraki yıllarda da pek çok değişik davanın seyrinden haberdar oldum. Hukukçu olun veya olmayın, vatandaş olarak bu ülkenin adli sistemindeki aksaklıkları ister istemez doğrudan veya dolaylı olarak duyuyoruz, işitiyoruz veya bizzat yaşıyoruz…
Cumhurbaşkanı Erdoğan, dün Yargıtay’daki törende konuşurken şunu söyledi: “Adalet hizmetlerinde kaliteyi yükselterek toplumdan gelen serzenişlerin önüne geçmek hepimizin görevidir. Necip milletimize karşı sorumluluklarımızı yerine getirmek ancak bu şekilde sağlanır…
Hiçbir vatandaşımız adliyenin adalet kapısı olduğundan şüpheye kapılmamalı, hakkını huzuru kalple aramalı. Bunun için hukukun üstünlüğünden taviz vermeyiz…” Sayın Cumhurbaşkanı adalet hizmetlerindeki iyileştirme ve yeniliklerden de bahsetti. “UYAP (Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi) yapay zekâyla geliştirme çalışmaları devam ediyor. Dijital Dönüşüm Ofisi ve TÜBİTAK iş birliğindeki projeyle davaların sonuçlanma süreleri kısalacak” bilgisini verdi. Dijitalleşme çok şeyi kolaylaştırdı. Eskiden aylarca nüfus idarelerinden temin edilemeyen kimlik bilgileri, şimdi tek tuşla hâkim tarafından saniyeler içinde sistemden alınıp duruşma tutanağına geçirilebiliyor… Artık bu mesele temelli olarak çözülmüş bulunuyor. Pek çok işleme dair gerekenler, davacı veya vekilleri adliye binalarına gitmek zorunda kalmadan, UYAP üzerinden yapılıyor.
Böylece büyük zaman tasarrufu ve maddi kolaylıklar da sağlanıyor. Ancak adli sistemin daha mükemmel işleyişi için hâlâ yapılması gereken pek çok şey var.
Cumhurbaşkanı Erdoğan yapılan çalışmaları özetledikten sonra, çok önemli bir başka konuya da dikkat çekti… “SOSYAL MEDYA MAHKEMELERİ…” Evet, giderek büyük tehlike saçan ve gelecekte ciddi buhranlara yol açabilecek bu ucube savrulmanın bir an evvel kontrol altına alınması zaruri!.. Cumhurbaşkanı özetle şunu söyledi: “Adalet mahkeme salonlarında tecelli eder. Sokağa, televizyon ekranlarına ve sosyal medya mecralarına taşınan adalet, hukuka olan güveni zedeler ve zamanla yok eder…” Eline mikrofonu alan bazı kendini bilmezlerin bu konuda ileri geri konuşması ve hatta kendince hüküm verme şımarıklığı sergilemesinin ne kadar sakil bir durum olduğuna dikkat çeken Sayın Erdoğan’ın şu hatırlatması hepimizi düşündürmeli: “Günümüzde sayıları giderek artan ‘sosyal medya mahkemeleri'ni toplumun birliği, dirliği, huzuru ve iç barışı açısından büyük bir tehdit ve tehlike kaynağı olarak görüyoruz…”