Yeni dalgalar ve şoklar...

A -
A +

Yazının başlığı biraz Alvin Toffler'in kitabını andırabilir... Aslında bugün, yüzyıllık irtica serüvenini, daha açıkçası "31 Mart Vak'ası"ndan (31 Mart 1325 -13 Nisan 1909) itibaren yüz yılda, irtica iddialarına dayandırılarak sahneye konulan hadiseleri ele alacaktım. Ama Ergenekon soruşturmasının 12'nci dalgası öne geçti. Ağırlıklı olarak eski rektörlerin ve halen de bu görevi devam ettiren isimlerin içinde bulunduğu kırk civarında önemli kişinin, gözaltına alınıp sorgulanmaya başlaması, malum dava sürecinde çok önemli bir kilometre taşı... Hali hazırda toplam dört bin beş yüz sayfalık iddianamelere dayalı iki ayrı dava devam ediyor. Orta yerde milyonlarca sayfalık bilgi ve belge var. Bunun yanında miktarı dudak uçuklatan silah ve mühimmat da ele geçirilmiş bulunuyor... Medyada yer alan bilgilere göre, üçüncü iddianame halen yazılma safhasında. Yani olayın boyutları gerçekten çok büyük ve dehşet verici. Mahkemeye intikal eden belge klasörlerindeki bilgiler parça parça basına aksettikçe, ülkemizin yakın geçmişte ne tür korkunç badireleri, biraz da şans eseri ucuz atlattığı daha iyi anlaşılıyor!.. Ancak bu arada, bazıları aynı sazı çalmaya devam ediyor. Ergenekon'u "fasa fiso" yahut "hava civa" olarak kamuoyuna yutturmaya çalışanlar, küstahça halkın zekasıyla alay ediyor. Ergenekon soruşturmasını 12 Eylül Askeri darbesi ile kıyaslayanlar var... Mahkeme kararı ile gözaltına alınan ve tutuklanan şöhretli isimleri peşinen aklayarak, bunların sadece hükümete muhalif oldukları için hedef alındığı yolunda, gülünç iddialarda bulunuyorlar. Onlara göre, ülkedeki en parlak ve en üretken beyinler içeri tıkılıyor... Bu absürd yorumlar artık sıkmaya başladı gerçekten. 71 milyonluk Türkiye'de binlerce profesör ve yüzlerce rektörlük görevi ifa etmiş bilim insanı var. Niçin bu büyük kitle içinde, yargı mercileri sadece birkaç düzine kadar ismin yakasına yapışıyor? İnsanların kartvizitlerine, unvanlarına ve şöhretlerine bakarak, onları peşinen aklamak en hafif tanımla hukuka ve yargıya saygısızlıktır. Dün bazı televizyon kanallarında utanç verici yorumlar dinledim. Üstelik bunların bazısı da hukukçu idi... İktidarı ele geçirmek için, her türlü desiseye başvurmaktan çekinmeyen, hatta bu uğurda insan kanı dökmeye kararlı bir zihniyeti, övme ve yüceltmeye çalışma densizliğini bu millet, her zaman nefretle karşılamıştır. Geçmişte yapılan her darbeden sonra, demokrasi çerçevesinde halkın verdiği cevap, darbecilere indirilen en büyük darbe olmuştur. Ülkeyi kaosa sürüklemek, böylece darbe zemini hazırlayarak kendilerine iktidar yolu açmak için, akla hayale gelmedik hinliklere başvuranların yargı karşısında hesap vermesi, hukuk devletinin olmazsa olmaz şartıdır. Yargının hesap sormasından rahatsız olanların kuyruk acısı kendilerini ilgilendirir... Fakat hiç kimsenin kanuna hesap vermekten muaf olmadığı unutulmamalıdır. Fikir özgürlüğü ne kadar önemli ise, hukukun üstünlüğü de en az o kadar mühimdir!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.