2006 yılı Türkiye açısından iyi başladı. Bu iyi başlamaktan genelde anlaşılan şey, daha çok ekonominin durumudur. Sokaktaki vatandaş için geçim derdi esas olduğundan; siyasi, sosyal ve ekonomik; bütün olayların değerlendirilmesi, sonuçta hep (ne getirir-ne götürür) dairesinde dönüp durur!.. Bu getirip-götürme hesabının, vatandaş için eve ekmek götürmeye ayarlanmış mütevazı çapta olması veya iş alemi için; "kasa durumu-ciro hacmi" şeklinde genişleyip büyümüş olması fark etmiyor. Neticede hepsi aynı kapıya çıkıyor: Geçinip gitme-yahut ayakta kalma meselesi... Önceki gün yıllık enflasyon rakamı açıklandı. 2005'in başında hedef alınan % 8'in altında bir seviyede gerçekleşti; % 7.72. Halk arasında kısaca "pahalılık" anlamına gelen enflasyondaki bu gerçekleşme, 1969 senesinden beri görülemeyen bir orandı. 2005 yılı boyunca pek çok ekonomik göstergede, uzun yıllar müşahede edilemeyen rakamlar gerçekleşmişti zaten... Sonuncusu enflasyonla ilgiliydi. Bütün bu rakamlar ve göstergeler, yeni girdiğimiz 2006 senesi için bazı tahminlerin yapılmasını kolaylaştırıyor. Nitekim içeride ve dışarıdaki uzman kişi ve kuruluşlar; Türkiye ile ilgili olarak hayli iyimser tahminlerde bulunuyorlar. Yani ekonomik alanda yıl iyi başladı ve öyle gidiyor: Dün İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB) tarihinin en yüksek değerine ulaştı. 41 bin 500 puana ulaşan Borsa, 41 bin 300 seviyesinde tutunmayı da başardı. Ekonomi uzmanlarının borsadaki bu yükselmeyi önemli oranda Amerikan Hazinesi tarafından faiz artırımı ile ilgili olarak yapılan açıklamalara bağlaması işin teferruat kısmı. Ama sonuçta ekonominin seyri hakkında güçlü bir fikir veriyor... Ekonomideki bu iyimser tabloya karşılık; siyaset dünyası için nedense endişeli ve karamsar senaryolar işleniyor. Süper güç ve küresel aktörlerin; bölgemiz için sahneye koymaya çalıştıkları ve büyük alt-üst oluşların yaşanmasına sebebiyet verebilecek siyasi ve askeri operasyonların ülkemizi derinden etkileme ihtimali, elbette üzerinde durulması gereken çok önemli bir meseledir. Çünkü hayata geçirilmek istenen büyük projeye destek verip-vermeme noktasında; Türkiye'nin karşı karşıya kalacağı durumlar çok çetrefilli. Ülkemize dayatılmak istenecek birtakım şartlara; evet veya hayır demenin, çok dramatik sonuçlara yol açması yüksek ihtimal. Bu husustaki risk hesaplamasını, devletin ilgili birimleri elbette her zaman yapmak durumundadır. Ancak dış politikadan ziyade; iç siyasi dengeler ve meseleler, geçmişte de sık sık yaşandığı gibi, garip ve tuhaf bir biçimde gündeme oturtulmak isteniyor. Mesela, toplum açısından çözümü son derece önem arz eden ve zaman itibariyle aciliyet kesbetmiş olan meseleler dururken, iki yıl sonraki genel seçimler yahut bir buçuk yıl sonraki cumhurbaşkanlığı seçimleri tartışmaya açılıyor!.. Bu arada başka paradokslar da yaşanmıyor değil. "Derin devlet" kavramı etrafında alevlenen tartışmalar mesela... Bu arada bazı emekli generallerin geçmişte cereyan eden birtakım esrarengiz olaylarla ilgili hatıralarını yazıp, birtakım gizli-kapaklı durumları ifşa etmeleri. Kimlik konusunda, siyasi liderler arasında ağız dalaşına varan sataşmalar. Cumhurbaşkanının bile yeni yıl mesajında bu meseleye girme ihtiyacı hissetmesi... Yeni TCK'nın 301. maddesi gibi; fikir hürriyetini yakından ilgilendiren bazı kanun hükümlerinin, resmi ve sivil cenahlar tarafından farklı şekilde algılanmasının yol açtığı olaylar. Buna dayanarak açılmış olan Hırant Dink, Orhan Pamuk vs. davalarının kamuoyunda ve medyadaki yansımaları. Diğer taraftan ülke güvenliğini temin etmekten sorumlu kurumların teröre karşı mücadelede, doğan zafiyetleri sık sık vurgulamaları... Nitekim bu durumu irdelemek üzere dün, Başbakanlıkta "Güvenlik Zirvesi" yapıldı. Devlet işleyişi çerçevesinde, son derece normal bir gelişme olarak görülmesi gereken bu zirvenin ille de olağanüstü bir boyutla sunulma gayretleri. Kısacası, birileri siyasi ortamı germek ve bunun üzerinden bazı neticeler elde etmek konusunda ısrarlı görünüyor. Ekonominin iyi bir seyir izlemesi, siyasi istikrarın faydalarının her geçen gün daha net görülmesi; onları fazla ilgilendirmiyor. Çünkü onlar başka şeylerin peşinde. Ve onlar istediği zaman bahaneler bulabiliyorlar... Evet, 2006 iyi başladı ama, bazıları bundan hiç de memnun değil!..