Yüzde kırk yedi oy almak suç mudur?!.

A -
A +

Üzerinde yeterince düşünülmemiş sözler, çoğu kere yanlış anlaşılır veya maksadını aşar... Birkaç günden beri, AK Parti Kırıkkale Milletvekili Sayın Vahit Erdem'in "Keşke yüzde kırk yedi oy almasaydık..." diye yansıtılan beyanı tartışılıyor. Erdem'in bir öz eleştiri mahiyetindeki açıklamaları; birileri tarafından başka mecralara taşınmak isteniyor. Her şeyden evvel şunu sormak lazım: Yüzde kırk yedi oy almak bir mahcubiyet sebebi veya suç mudur? Doğal olarak her parti, bu oranda veya daha fazla oy almak için çırpınırken; bu pişmanlık niye? Vahit Erdem, yüzde kırk yedinin dışındaki yüzde elli üçlük kesimin korku ve tereddütlerini gideremediklerinden yakınıyor... Eğer mesele baş örtüsü veya muhafazakârlık yahut dinî hassasiyetler noktasında ele alınıyorsa; hemen belirtelim ki, bu "yüzde elli üç" ifadesi açıkça hatalıdır! Çünkü yapılan bütün sosyolojik anketlerde; bu ülkede muhafazakârların oranı, yüzde seksenlerin (ortalama yüzde 84...) üstünde çıkıyor. İkinci husus, baş örtüsü konusunda MHP de AK Parti'den farklı düşünmediğine, hatta son teklifi kendisi ortaya attığına göre; en azından onun aldığı yüzde on dörtlük oyu bu tarafa alarak, yüzde kırk yediyi, yüzde altmışların üstüne çıkarmak gerekir. Hatta DTP'ye oy veren kitlenin büyük bir kısmının baş örtüsü konusunda AK Parti ve MHP gibi düşündüğünü de varsayarsak, ağırlık noktası tamamen değişir... Yani bilimsel verilere göre, Erdem'in yüzde 47-53 ayırımı kesin yanlıştır!.. Peki durup dururken, Erdem niye böyle bir şey söyledi? Satır aralarını okuyarak bir hüküm vermek istemem... Belki de meramını tam ifade edemedi. Deniliyor ki: Bakanlık beklentisi vardı, gerçekleşmedi vs... Ben Sayın Erdem'in böyle basit siyaset yapacağına ihtimal vermiyorum. Bazı medya organlarında, Erdem'inkine benzer eleştirilerin kabine içinde de seslendirildiği, hatta konumu itibariyle çok önemli bir sandalyeye sahip bir bakanın ismi fısıldanarak, iktidar partisinde bir çözülme-çatlama varmış gibi hava pompalanıyor... Partiler içinde farklı görüşlerin olması son derece tabiidir ve olmalıdır. Herkesin kurşun asker misali liderin ağzına bakması beklenemez... Zaten böyle siyaset de, demokrasi de olmaz. Ayrıca her aykırı görüş belirten kimsenin partiden kopacağı veya kopması gerekeceği gibi absürd bir değerlendirmenin de demokrasilerde yeri yoktur. Çok seslilik olmadan demokrasi olabilir mi? Yalnız bu arada, çok seslilikle başka durumları da karıştırmamalıdır. Şunu da dikkate alalım: Siyasi atmosferin gerginleştiği her dönemde, iktidar partilerinin üzerinde kimi psikolojik denemeler hep yürütülmeye çalışılmıştır!.. Geçmiş dönemlerde bu kabil taktiklerin sonuç verdiğini de biliyoruz... AK Parti bugüne kadar, her kritik aşamada bir ve bütün ve "dik" durdu. Bundan sonra da aynı tavrını sürdürebilirse, zorlukların üstesinden gelmesi çok kolay olur. Zira en önemli güç kaynağı partinin birlik ve bütünlüğüdür!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.