Son günlerde, bazı kalem ürün ve hizmetlerde ÖTV oranlarının arttırılması, farklı tartışmalara konu oluyor. Muhalefet doğal olarak, bu zamları bahane edip hükümeti köşeye sıkıştırmaya çalışıyor... Burada şaşılacak bir durum yok. Ama şuna da bakmak lazım: Gerçekten zamsız bir hayat mümkün müdür?!. Türkiye yaklaşık otuz yıl boyunca, yüksek enflasyonla yaşadı. Enflasyonun üç haneli rakamlara yaklaştığı dönemler de oldu. Gecelik repo faizlerinin yüzde yedi binlere tırmandığı günleri, bazıları unutmuş olabilir ama, bütün bunlar ülkemizde yaşandı. AK Parti'nin hakkını teslim etmek lazım. Son dokuz yıldır, ekonomide çok ciddi bir istikrar yaşanıyor. Elbette her şey sütliman değil. Gelir dağılımında hâlâ dengesizlikler devam ediyor. İşsizlik bugün AB ortalamasının gerisine düşmüş olsa da, hâlâ çok yüksek. Ama enflasyon artık tek haneli ve bu çizgide devam ediyor. Son yıllardaki büyüme hızı, bütün dünya tarafından takdirle ve gıpta ile izleniyor. Ülkede altyapı yatırımları, Cumhuriyet tarihi boyunca görülmemiş ölçekte gerçekleştirilmiş bulunuyor... Küresel ekonomik kriz, başta en gelişmiş ve en zengin ülkeler olmak üzere, her tarafı kasıp kavuruyor. İşte günlerdir dünyanın seksen iki ülkesinde, bine yakın şehirde, büyük protesto eylemleri cereyan ediyor. Ama bizim ülkemizde, bunun için yapılmak istenen bir protesto eylemine yalnızca elli-altmış kişi katılmış. Onların da bir kısmı meraktan geldiğini söylüyor! Bu durum, halkımızın geleceğe dönük iyimserliğini açıkça ortaya koyuyor. Kim ne derse desin, bu tabloyu sağlayan AK Parti iktidarıdır. Zira AK Parti, seçim dönemleri de dahil, ekonomik istikrarı bozacak icraata tevessül etmedi. Oysa geçmişte her seçim döneminde yapılan eyyamcılık, ekonomiyi altüst ederdi. Ceremesini de yine vatandaş çekerdi. Zamsız bir hayat hayal olduğuna göre, gerçekçi olmak lazım... Eskiden devletler fütuhat yapar, başka memleketlerden elde ettiği ganimetle devlet hazinesini doldurur ve halka daha az vergi salardı... Artık böyle bir şey söz konusu olmadığına göre, vergilerin artması ve bunun adı ister güncelleme, ister zam olsun; vatandaşa yansımasını, saptırmadan gerçekçi biçimde değerlendirmek gerekir. Sabahtan akşama fiyat etiketlerinin değiştiği günleri yaşayanlar, ne demek istediğimi gayet iyi anlar. Yunanistan, nüfusu bize göre çok küçük bir ülke. Bugüne kadar AB'den de çok büyük yardımlar aldı, alıyor. Ama şimdi resmî iflasla yüz yüze. Muhtemelen bu sonuçtan kurtulamayacak. Peki neden? Yıllarca hak etmediği bir zenginliği yaşadığı için. Üretmeden tükettiği, gündüzleri siesta yapıp; geceleri tavernada vur patlasın, çal oynasın eğlendiği için... O yüzden Başbakan Erdoğan'ın Yunanistan hatırlatmasını yapması gayet yerinde. Zorumuza da gitse, hepimiz ayağımızı yorganımıza göre uzatmak durumundayız! Aşırı tüketim, israf, lükse düşkünlük ve benzeri hesapsızlıkların mutlaka bir faturası vardır ve eninde sonunda önümüze koyarlar. Örnek: Yunanistan ve diğerleri... Zam sevimsizdir ama hayatın da gerçeğidir!..