Allah kimseyi ikiyüzlü davranmaya mecbur bırakmasın! Diktatörlük rejimleri altında inleyen ülkelerin vatandaşları, baskı ve korkudan ötürü ikiyüzlü davranış felaketine düçar olurlar. Baskı altındaki insanlar bu tür davranışı zamanla kanıksar benimseyebilirler de. İşte bu netice bir halk için en büyük felakettir. Şu günlerde Kuzey Kore halkının durumu, tam da böyle bir fecaati yansıtıyor... Bu talihsiz ülke, 1994 yılına kadar Kim İl-Sung isimli bir diktatörün demir yumruğu altında inledi. Baskı, zulüm, açlık, fakirlik ve dünyadan izole bir hayattan başka memleketine bir şey vermeyen bu zalim öldüğü vakit, bütün Kore halkı mecburen -evet mecburen- günlerce, onun heykelleri ve posterleri önünde diz çöküp ağlamak zorunda kalmıştı... Tam on yedi sene sonra bu defa onun oğlu Kim Jong- İl için, aynı maskaralık tekrar ediyor. Babasının lakabı "Büyük Önder" idi. Hal ve hareketlerine bakıldığında, rahatlıkla 'Bir - iki tahtası eksik galiba...' teşhisi konulabilecek oğul diktatör için de, "Sevgili Önder" sıfatı dayatılmıştı zavallı halka... İşte şimdi onun posterleri önünde, bağıra çağıra ağlamak zorunda kalıyorlar. Niçin, neden, bu trajikomik durum? Cevap basit: Acımasız diktatörlüklerin insanlara reva gördüğü aşağılayıcı muamele!.. 24 milyonluk ülke nüfusunun büyük ekseriyeti, fakirlik ve açlıkla boğuşuyor. Gıdasızlık ve ilaçsızlıktan ölen çocukların sayısı ürkütücü. Ama "Sevgili Önder" dedikleri psikopat diktatörleri, pahalı şaraplara çok düşkünmüş. En az on bin şişelik özel şarap mahzeni varmış. Bir de "en büyük düşmanımız" diye, her gün öcü olarak gösterdiği Amerikan filmlerini çok seviyormuş. Tam 20 bin filmlik bir özel arşivi varmış...Vay yavrum vay! İşte o diktatör öldü. Yerine üçüncü çocuğu olan Kim Jung- Un gelmiş. Hiç askerlik yapmadığı halde, derhal orgenerallik rütbesine yükseltilmiş iyi mi! Eh bu kadar hızlı terfi edince, o da hızla işe girişmiş: Babasının öldüğü gün, iki kısa menzilli füze denemesiyle dünyaya, gözdağı vermiş. Torun Kim'in hayatı ve donanımı hakkında pek fazla bir şey bilinmiyor. 27 yaşlarında olduğu tahmin ediliyor o kadar. Bir de görüntüleri var artık. Yaşına göre fazlasıyla şişman. Daha doğrusu obez. Ama o da dedesi ve babası gibi asık suratlı... Anlaşılıyor ki, Kuzey Kore bu Kim'lerden kurtulmadıkça, gerçek kimliğine kavuşamayacak. İnsanlık adına büyük dram... Kore'dekine benzer ikiyüzlü bir davranışı Suriye'de görüyoruz. Hafız Esad'ın kendi yerine hazırladığı büyük oğlu Basil trafik kazasında ölünce, Suriye'nin her tarafına ağlayan halk afişleri asılmıştı. Altında şöyle yazılı idi: "Hepimiz Basiliz..." Yani sen babamızsın, biz de senin çocukların. Hafız Esad öldüğünde, cenazesini kılan imamın namazda dahi ağlamak zorunda kaldığı müşahede edildi!.. Gerisini anlayın artık. Göz Doktoru olan ortanca oğul Beşşar, bir günde Tümgeneralliğe yükseltildi, anayasada başkanlık yaşı 40'tan 34'e indirildi (Çünkü kendisi o yaşta idi!..) ve babasının koltuğuna oturtuldu. Şimdi eseri meydanda. Suriye'de her gün ortalama 70-80 kişi ölüyor. Ve Suriye halkının bir kısmı, hâlâ çaresiz, Şam sokaklarında rejim lehine nümayiş yapıyor. Namluların gölgesinde!..