Trabzonspor, bugüne kadar futbol potansiyeli ve saha başarıları kadar kulüp prensiplerindeki "tavizsizliği" ile ön plana çıkmış bir kurum olmuştur. Öyle ki, bu konuda yenilgiye uğranılmış bir maç sonrası rakibinden forma alma biçimini beğenmediği futbolcusunu kapınının önüne koyma cesareti dahi göstermiş bir kulüptür... Trabzonspor için "kulüp prensipleri" saha sonuçlarından hep önde gelmiştir... Zaten öyle olmalıdır da... ... Ve bugün O Trabzonspor yönetimi elindeki en büyük cevherlerden biri olan futbolcusu İbrahim Ege'yi sezon başında bir çırpıda kapının önüne koydu. Ve o gün bugündür hâlâ kapının önünde... Yaptığı herkes tarafından mâlum olmuş o olay yüzünden. Ne yönetim kurulu ne de teknik direktörü (kulübün prensipleri uğruna), ne takımın, ne taraftarın, ne de İbrahim'in göz yaşına baktı... Prensipleri uğruna, "İbrahim takıma şu an en lâzım futbolcuymuş", "Bu onun ilk hatasıymış", "İbrahim 2-3 milyon dolarlık bir futbolcuymuş" denmesine, olmasına, gözyaşına bakmadan verdi bu kararını... Verebilir...Vermeli de... Ama nasıl?... Yaşantısı sağır sultana malum olmuş diğer İbrahim'i, Yattara'ya da aynı şekilde bir yaptırım uygulayabilirse... İşte o zaman. İşte o zaman, bu yönetim kurulunun, bu teknik adamın tek tek alnından öper ve Ege konusundaki bu kararlarının altına imzamı koyarım. Ama şu haliyle asla... Bir tarafta o mâlum mesele konusunda "bir kez" bir hataya düşmüş ve "idam" edilmiş bir İbrahim Ege var, diğer tarafta da geldiği günden beri kendisiyle ilgili gazetelerde çıkan iki haberinden biri o "mâlum" mesele olmuş bir İbrahim Yattara ... Peki nasıl oluyor da, biri kapının önünde, diğeri içerde?!... Peki nasıl oluyor da, şu yaptıklarıyla "sarı" görecek olan Ege "kırmızı", "Kırmızı" görecek olan Yattara'ya "sarı" gösteriliyor? Kaldı ki, bir de ortada Yattara'nın yediği haltlardan, "disiplinsizliklerinden" bıkmış-usanmış ve "Artık yaptıklarını gizleyemez hale geldik" itirafında bulunan bir yönetim kurulu var. Hani kulübün o "prensiplerine" ne oldu? Yok, yok... Hemen hemen bir çok gencin, futbolcunun yediği bu halt konusunda "hassasız" ve "tavizsiziz" diyorsanız o İbrahimler'in Ege olanını değil, önce Yattara olanını kapının önüne koyacaksınız. Sonra diğerini... Bu çifte standardınızı, bu hatanızı ya Ege'yi affederek ya da Yattara'yı da Ege'nin yanına koyarak ortadan kaldırabilirsiniz. Tercih sizin... Benim tercihim Ege'nin affından yana...