Sevince boğulduk... Mutluluktan uçtuk, 9 Ekim'de Şükrü Saracoğlu Stadı'nda... Milli Takımımız adına umutlandık gelecek için... Çünkü hiç görmemiştik böyle bir günü!.. Ama bizi böylesine sevince boğan, ne Kazakistan'ı 4 golle geçmemiz, ne de oynadığımız futboldu... Bu sevincin kaynağı, futbolumuzun patronunun da "önemle" üstünde durduğu Şükrü Saracoğlu'nun "atmosferiydi". Futbolun patronunun, bir milli maç için çok da şaşılacak bir atmosferin olmadığı Kadıköy'deki o karşılaşma sonrası, kendisine uzatılan her mikrofona, "İşte bizlerin, Türk Milleti'nin istediği taraftar profili buydu..." diyerek söze başlamasının ardında yatan gerçek, sözü yine bir ay öncesi yerin dibine soktuğu Trabzon taraftarına getirme arzusuydu... Ama burada asıl "önemli" olan, üzerinde durulması gereken, Kadıköy'deki bu "renkli ve coşkulu atmosferin", bir önceki Trabzon'daki milli maçta "neden" yaşanmadığı olmalıdır. Asıl altı çizilmesi gereken konu, Trabzon'daki milli maça "Gürcistan deplasmanına gidercesine turist gibi giden" Bıçakçı ve federasyonunun, Kadıköy'deki milli maça adeta "seferberlik ilân edercesine gidiş biçimi" olmaladır. Sorulması gereken; Trabzon'daki maç için "tek kuruş" harcamayan Bıçakçı federasyonunun, Kadıköy'deki maç için adeta servet dökmeyi göze alışı olmalıdır... Sorulması gereken; Trabzon'daki maç için "ne yapabiliriz?" konusunda tek bir istişare zirvesi yapma gereği hissetmeyen Bıçakçı federasyonunun, Kadıköy'deki maç için adeta olağanüstü hâl ilân edercesine zirve üstüne zirve yapması olmalıdır... Trabzon'a giderken yanına "rozet" dahi alma gereği hissetmeyen Bıçakçı federasyonunun, Kadıköy'e giderken ise yanına 40 bin bayrak, 10 bin forma ve ünlü sanatçılar alma gereği hissetmesi olmalıdır... Peki, "Trabzon'daki milli maç için kılını kıpırdatmayan" bu Bıçakçı federasyonu tüm bu azami gayreti, acaba çok zor olan Kazakistan maçını "süper bir atmosferle" kolaya çevirmek için mi göstermiştir? Maçı zordan basite çeviren ve galip gelmemizde büyük rol oynadığı için midir ki, Bıçakçı ve federasyonu karşılaşma sonrası öncelikle ve özellikle atmosferi ön plana çıkartarak "Asıl teşekkürü onlar haketti" deme gereği görmüştür? Neden, bir Allah'ın kulu medya mensubu "İşte Türk milletinin istediği taraftar profili buydu..." diyen Bıçakçı'ya, Trabzon'daki maçtan sonra Kadıköy için yapılanları görüp "İşte Türk milletinin istediği federasyon profili buydu... Bunlar yapılmalıydı" dememiştir? Asıl ortaya çıkan profil, Kadıköy'deki o taraftar profili değil, Şükrü Saracoğlu Stadı'ndaki milli maç için ev sahipliği yapacak kulüp yetkililerine "neler yapabiliriz?" diye sorma gereği hisseden, Trabzon'daki milli maça gelindiğinde ise, bunun yerine, "Neler yiyebiliriz?" diyen federasyon profilidir. Bıçakçı'nın evindeki ikinci resmi maçının hemen ardından, "Bundan sonraki milli maçlarımızı büyük ihtimalle Şükrü Saracoğlu Stadı'nda oynarız" demesi de, Trabzon konusundaki düşünce ve sözlerinin nedenlerinden bir parça olmuştur. Kaldı ki, bir federasyon başkanının böyle bir sözü vermeye hakkı var mıdır? Bu ülkenin bir Trabzon'da, bir de Kadıköy'de mi stadı vardır ki, Bıçakçı şimdiden tercihini yapma gereği hissetmiştir? Bunu söylemek büyük cesaret işidir.... Ama Trabzon'daki milli maç sonrası Avni Aker Stadı'nın tribünleri için "KOMPLO TRİBÜNÜ" deme cesareti göstermiş bir federasyon başkanı için bu iddialı "söz", gayet "normal" karşılanmalıdır. Sorarım size, eğer burada "KOMPLOYU" çağrıştıran bir olay varsa, acaba bu, Trabzon'daki tribünlerin o günkü tutum ve tarzı mıdır, yoksa Futbol Federasyonu'nun evindeki iki milli maça bakışı arasında birbirine zıt olan ve Türk milletinin gözünde Trabzon'u Gürcistan'ın bir parçası haline getiren tutum ve tarz mıdır? Maksat hâsıl olmuştur efendim!