Adana - Beşiktaş maçının seyrinden duyulacak hazla, tok karnına yenilen yemekten duyulacak tad arasında hemen hemen fark yoktu. Aç gözlülükten yiyeceğin nefis bir Adana kebabı, seyredeceğin bu ligin devlerinden Beşiktaş da olsa... İkisinin de tadı aynıydı. Nasıl olsun?... 2. Lig'e düşmüş Adana, 'Lig bitse' diye şimdiden el açıp dua eden, gardı düşmüş Karakartallar... İkisi de Süper Lig'de ununu elemiş eleğini asmışlar... Üç ihtimalli maçın, üç sonucunu da bırakın birine, ikisinin de puan hanesine yazsan ne yazar... Bu yüzden tribünler boş kaldı, bu yüzden maça "olmayacak" o Serdar Tatlı tayin edildi. Onlar için bu puan değil, onur mücadelesiydi sadece. Stada gelenlerin de tek umudu buydu. Biraz da Kartal'ın "çıkmadık candan umut kesilmez" kadar olan Şampiyonlar Ligi şansıydı. Kartal onurunu kurtarmalıydı. Ayaklar altına aldırmamalıydı. Karalatmamalıydı, kariyerlerini birkaç kalemşöre... Ama üstesinden gelemediler 2.Lig takımının. Bırakın Şampiyonlar Ligi'ne gitmeyi, o Adana karşısında orta sahayı geçemeyen veteran takımı gibiydiler. Lucescu kenarda oturamadı. Sinirinden sahadakileri bırakıp, yanındakilere çattı. Çünkü kaleci antrenörünün çalıştırdığı 2.Lig'e düşmüş bir Adana karşısında rezilleri oynuyordu Beşiktaş takımı. Hele sahada bir Sinan vardı ki; bu sene yaşanan forvet sancısını kabak gibi ortaya çıkarttı. Böyle bir alternatifin olduğu Beşiktaş forveti ne yapabilirdi ki? Ne adam geçebiliyor, ne kalçasını döndürebiliyor. Biz 10 dakika sabredebildik ona, Lucescu nasıl 45 dakika sabretti anlayamadık. İlk yarıda yakalanan beş fırsatın ikisi kaleci Serkan'da, üçü Sinan'ın ayaklarında eridi. Adana, bu haliyle nasıl küme düşmüş anlamış değilim. İki takımın arasındaki fark, tam 49 puan. Ama dünkü 90 dakikada 13 puanlı o Adana, Beşiktaş'a yeni bir acı yaşattı. Hem aldığı sonuçla, hem de futboluyla... Belki, hasılatı çıkartamadılar ama 3 puanı tereyağından kıl çeker gibi aldılar Beşiktaş'tan... Sahada alkışlanacak bir isim vardı, o da Adana'nın isimsiz genç kalecisi Serdar'dı.