Bir oruç tartışması aldı başını gidiyor... Anlaşılan o ki, lige verilen arada da "o" gidecek... Bir Zekeriya Beyaz eksikti Türk futbolunda, o da sonunda geldi aramıza... Dün Ankara'da sağolsun meslektaşlarımız da "o"na baktılar. Maç öncesi; kimin oruç tutup tutmadığını bilenlere sorarak uzanan mikrofonlara tahmin yaptılar... Sonrasında yorumlarını yazdılar. Medyamızda bu oruç tartışması öyle bir hâl aldı ki, kaybedilen - kazanılan puanlar futbolcuların "form" tutmalarına değil de "oruç" tutmalarına endekslendi. G.Saray'da kaybedilen 3 puan, takımın "oruç" tutmasına bağlanmadı mı?... Mantıklıysa, o zaman Diyarbakır "oruç" tutmadığından kazandı 3 puanı. Ama ne hikmetse dün Ankara'da maçı "oruçlu" olan takım kazandı. HHH Gelelim maça... Ne seyircisi vardı, ne seyir zevki...Ne de yönetenin yönetimi bir şeye benzedi. 90 dakikadaki Süper Lig görüntüsü toplasan belki de 9 dakikayı geçti, geçmedi... Maçı bu duruma getiren; 4 asından mahrum, 3 haftadır puan yüzü görmeyen, ligin 12. sırasındaki bir takımın futboluna, "şampiyon olacağım" diyen Trabzonspor'un eşlik etmesiydi. Çoğu anlarda hayret verici noktaya geldi bordo-mavili futbolcuların halleri. Hele Trabzon onsekizinde yaşanan bir 22. dakika vardı ki; bordo-mavililerin nasıl bir rakip karşısında, ne durumlara düştüğünün en güzel göstergesiydi. Altıpas üzerinde bir dakika içinde üç defa topu kaleye sokamayan bir rakip vardı ortada. Ve onun karşısında da, kaleye 40 metre varken, korkusundan rakibini çekerek kart görmeye razı olan futbolcuya sahip bir takım... A.Gücü taraftarlarının maç boyunca "Çıldır, çıldır, Ziya çıldır" tezahüratlarına neden olan bir teknik adam vardı. Trabzonspor gibi bir takım, böyle bir ekip karşısında bu durumlara düşmemeliydi. Yakışmadı onlara. Maçın başka yakışan ve yakışmayan yönleri de var. Mesele oruçlu Fatih'in süper futbolu, Gökdeniz'le uyumu, takımını tek başına ayakta tutuşu, yakışanıydı. Yakışmayanı ise, Ziya Doğan'ın Yattara ve Celaleddin gibi futbolcularını saha kenarında çocuk azarlar gibi azarlayışı, futbolcusunun her hatasında kenarda çırpınışı, panikleyişi, futbolcusunu strese sokuşuydu... Sahaya dalışı da bunun tuzu biberi oldu. Doğan'ın öfkeleneceği biri varsa, o da profesyonel ligde forma giyen, amatör zihniyetteki futbolcusu Tayfun Cora'dır. O maçın daha ilk yarısında gördüğü saçma karttan ötürü. Maçın hakemi Erol Ersoy ise sanırım kendisini uzun müddet sahalardan uzak tutacak bir yönetim gösterdi. Ziya Doğan'ı sahadan atarken, aynı cesareti Reha Kapsal'a gösteremedi.