Adım adım felakete!

A -
A +

Avrupa'nın en büyük sorunlarından birisi yaşlanan nüfusu. Yaşlı nüfus ekonomik büyümenin önündeki en büyük engellerden biri olarak değerlendiriliyor. Oysa Japonya, yaşlı nüfusunu büyümenin motoru yaparak, yani istihdam piyasasına kazandırarak bu problemi aştı. Kamu ve özel sektöre yönelik iş eğitimi, coğrafi ve profesyonel hareketlilik, yaş sınırı olmayan iş modelleri ve iş paylaşımları bugün Japon şirketlerinin yüzde 80'inde uygulanıyor ve bu sayede yaşlı nüfustan mümkün olduğunca fazla istifade ediliyor. Modelin ikinci ayağı ise, yenilikçiliğin yoğun bir şekilde desteklenmesi. Özellikle kamu alanında AR-GE yatırımları son derece önem kazanmış durumda. Milli gelirin %3.6'sı araştırma geliştirme çalışmalarına ayrılmış durumda. Son 5 yıl içinde, 100 bin şirket ve 250 üniversite, sağlık ve bilim, bilgi teknolojileri, iletişim gibi yaşlı vatandaşların ihtiyaçlarına cevap verecek çok sayıda alanda gerçekleştirdikleri çalışmalar ile 1.4 milyar Euro'luk bir piyasa meydana getirdiler. Emeklilik reformu, yaşlıların çalışma ortamlarının artırılması, Alzheimer planı Japonya'nın sosyal gündeminin önde gelen maddeleri arasında yer alıyor. Zayıflıktan güç sağlamayı başaran Japonya, kamu ve özel sektör arasında gerçekleştirdiği işbirliği politikaları ile ekonomik büyümesinde de canlılık kazandırmayı başardı. Böylece gelişmiş ülkelerin neredeyse tamamında yaşanan yaşlı toplum endişesini ortadan kaldırmanın yolunu buldu. Bu şekilde hem yaşlılar hak ettikleri saygınlığı yeniden kazanıyor, hem de milli gelire katkıda bulunarak, ülkenin büyüme hızının artmasında önemli rol oynuyor. Avrupa bu formülü benimsemez ve sosyal güvenlik problemini çözmezse, Merkez Bankaları ne kadar radikal karar alırsa alsın, uygulama tıkanacak.?Saman alevi gibi kısa süreli iyileşmeler görülecek. Yaşlı nüfus başlı başına bir problemler yumağı. Ekonominin?üretken?ve?dinamik gücü azalıyor, bakım ve sağlık harcamaları artıyor. Batı ülkelerinin gelişmekte olan ülkelerin hızlı nüfus artışları karşısındaki en büyük endişesi, dünya hakimiyetini elden kaçırma korkusu. Sanayileşmiş demokratik ülkeler 1950'lerde dünya nüfusunun üçte birinden çoğunu teşkil ediyordu. 1985'te bu pay altıda bire düştü. 2025 yılı için tahminler, onda birden daha aşağı seviyeye inileceği yönünde. Bu tarihte muhtemelen sadece ABD ve Japonya nüfus bakımından ilk yirmiye girebilecek. Batılı devletlere küçük ülkeler gözüyle bakılacak. Ahlaki çöküntü yaşayan, evlilik dışı ilişkilerle varlığını sürdürerek çocuk yapmayan Avrupa adım adım felakete sürükleniyor, farkında değiller.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.