Merkez Bankası gerçek hüviyetine kavuştu. Artık piyasayı o değil, piyasa onu izliyor. İstikrarlı politikasını başarıyla sürdürüyor. Haziran ayında faizi %25'e çıkaracak diye bastıranlar, temmuzda da aradıklarını bulamadı. Artık kimse yönlendirme yapamıyor, ne karar alınırsa ona uyuyor…
Merkez Bankası bağımsızdır. Ama hükûmetin politikalarından farklı bir yol izleyemez... Bunu biraz daha açalım. Ülkede ekonomiyi belirlemek ve uygulamaktan hükûmet sorumludur.
Bunun iki ayağı vardır.
1) Para politikası
2) Maliye politikası…
Merkez Bankası, iktidarın, piyasadaki para miktarından, faizden, kredi hacminden, döviz TL dengesinin sağlanmasından sorumludur. Hükûmet, Hazine ve Maliye Bakanlığı nezdinde bütçeyi tespit etmek, gelir, gider ve borçlanmayı (Maliye politikasını) tespit etmekle yükümlüdür... Merkez Bankası, hükûmetin genel ekonomik politikaları kapsamında kendisine verilen görevi yerine getirirken kullanacağı araçları seçmekte tamamen hürdür… Temel amaç olan “enflasyon oranı” hükûmetle ortaklaşa belirlendikten sonra Merkez Bankası bu hedefe ulaşmak için kullanacağı araçları seçer ve hayata geçirir.
Faiz oranı ne olacak, bankalara ne kadar fon aktarılacak, piyasaya ne kadar para sürülecek veya azaltılacak konularında tek başına hareket eder. Yani hükûmet, takımın teknik direktörüdür. Talimatı verir, taktiği belirler, sonra kenara çekilip uygulamayı seyreder. Merkez Bankası takımın santrforudur. Kendisine atılan pasları en iyi şekilde değerlendirir, golünü atar. Maçı kazandırır. Bu noktada sorulacak soru şudur: “İyi de hükûmetin uzun süredir ucuz faiz isteğine, Merkez Bankasının önceki yönetimi destek veriyordu, şimdi niye vermiyor?"
Politika sahnesindeki gelişmeler, tartışmalar kararlar kesinlikle bağlayıcı ve kalıcı değildir. Yer ve zamana göre değişir. Seçim sonrası hükûmet ekonomiyi baştan ayağa dizayn etme kararı aldı. Yönetime de uluslararası deneyimi ve itibarı yüksek olan Mehmet Şimşek’i getirdi. O da ekibini kurdu, attığı adımlar sadece Türkiye’de değil tüm dünyada ses getiriyor. Şimşek, şartlar gerektirdiği için faizi arttırmaya mecbur olduğunu, hükûmete anlattı, ikna etti, onay aldı, şimdi ektiği tarlayı TL’ye destek kararlarıyla suluyor. Hasad zamanı nasıl başarı elde edildiğini (ne kadar ürün alınacağını) hep birlikte göreceğiz. Hesap o zaman sorulacak...
Para Politikası Kurulu faiz kararından sonra, "piyasadaki para miktarı azaltılarak sıkılaşma devam edecek" dedi. İlk adımı attı. Kur Korumalı Mevduat hesaplarında zorunlu karşılık oranını %15'e çıkardı, düzenlemeyle sistemden 450 milyar lira çekildi. Çünkü likidite fazlası yüksek enflasyon demek. Piyasadaki para çekildiği zaman TL arzı azalacağı için TL’ye talep artacak, döviz kurları düşüşe geçecek. Bu durumda KKM'den de çıkış başlayacak. Nitekim faiz kararı öncesi 27,15 TL’ye çıkan dolar sonrasında 26,90 TL’ye geriledi. Kısa vadede 25 TL’yi görebiliriz. Merkez Bankasının brüt rezervleri geçen hafta 113,1; net rezervler 13,2 milyar dolara çıktı.
İhracatçının kullandığı reeskont kredi miktarının günlük limiti 300 milyon liradan 1,5 milyar liraya çıkarılarak 5 kat arttırıldı. Ayrıca reeskont kredilerinde yüzde 30 ilave döviz satış şartı ve önden döviz satış şartı gibi şartlar kaldırılıyor. Böylece finansal kaynaklar üretken alanlara yönlendirilerek sağlanarak büyüme hızı artacak. Ayakta alkışlıyoruz...