Türkiye ihracata dayalı büyüme sistemine ağırlık vermeli.. Ara malı üretimini arttırarak ithalatı azaltmalı. Bu denge sağlanmadan istikrarlı büyüme ortamına kavuşamayacağız.
Türkiye'nin büyüme modelinin değişmesi şart. Yurt içi talebe dayalı ve cari açık artışıyla sağlanan büyüme, yurt dışı tasarruflarla finanse ediliyor. Bunun sonucu olarak hanehalkı ve şirketlerin borçları artıyor. Türkiye'nin tasarruf oranlarının düşük olması, yüksek cari açık vermesinin en önemli sebeplerinden biri. Sadece iç tüketime dayanan bir büyüme Türkiye için sürdürülebilir bir büyüme değil. Büyüme ek finansman ihtiyacı doğurur. Büyüme hızı ne kadar yüksek olursa, bulunması gereken finansman kaynakları da o kadar çok olur. Çin de yüksek hızla büyüyor, Türkiye de. Aradaki fark, Çin'in cari fazla ile büyüyor olması, Türkiye'nin ise cari açık meydana getiren büyümeye sahip olması. Çin ne kadar hızlı büyürse o kadar cari fazlası oluyor (cari açık/fazlayı, dış ticaret fazlası olarak yani ihracat-ithalat olarak düşünelim.) Yani Çin'in ihracatı ithalatından fazla. Bu demek oluyor ki, bu ülke ne kadar hızlı büyürse, ihracat eksi ithalat rakamı o kadar yüksek oluyor. Türkiye ne kadar hızlı büyürse, o kadar çok cari açığı oluyor. Yani ithalatla ihracat makası açılıyor. Bu nedenle Türkiye'nin problemi, ithalatın gerektirdiği döviz harcamaları, ihracatın getirdiği döviz girişlerinden daha fazla olduğu için ne kadar yüksek hızla büyürse aradaki fark (yani cari açık) o kadar artıyor. Bu durumda aradaki döviz farkı sıcak parayla karşılanıyor...
Çin modeli, yani ekonomik kalkınma ve otokratik istikrar dengesi artık Yeni Türkiye için de geçerli. Halk AK Parti'ye destek veriyor çünkü ekonomide ciddi bir kriz yaşanmıyor. İyi hizmet alan orta sınıf ve sınıf atlayan dar gelirli kesimlerin gözünde otoriterleşme, yolsuzluklar veya çevre standardları, tıpkı Çin'de olduğu gibi ikinci planda. Çin'de olduğu gibi, ekonomideki başarı Türkiye'ye otokratik istikrar getiriyor. İşte Çin ve Türkiye modelleri burada örtüşüyor. Erdoğan'ın faizleri düşürerek tüketimi ve büyümeyi kamçılamak istemesini bu gözle okumak gerekiyor. İstikrarlı büyümenin temelini mali disiplin oluşturuyor. Kuşkusuz AK Parti'nin en büyük ekonomik başarısı, krizlerle, çalkantılarla, siyasal istikrarsızlıklarla dolu 40 yılın ardından Türkiye'yi bütçe disiplini ile yeniden buluşturması oldu. Bütçe açıkları yüzde 2 gibi son derece düşük düzeylere gerilerken, kamu borcunun yükü de büyük ölçüde hafifledi. Bu sayede devletin ödediği aşırı yüksek reel faizler adım adım düşerek günümüzde yüzde 0 civarına geriledi.
Artık model değiştirmenin zamanı geldi. Türkiye ihracata dayalı büyüme sistemine ağırlık vermeli.. Özetle ara malı üretimini arttırarak ithalatı azaltmalı. Bu denge sağlanmadan istikrarlı büyüme ortamına kavuşamayacağız.