Yaşadığımız, Cumhuriyet tarihinin en ağır ekonomik krizinin üzerinden 10 ay geçti. Tablo her geçen gün daha da ağırlaşıyor. İnsanlarımız mutsuz, sıkıntı içinde. Enflasyon yaz aylarına rağmen yükselişte. Derviş, "İşler düzeliyor" diye açıklama yapıyor, ardından IMF sözcüsü Tom Dawson: "İyi gidiyorsunuz" diye gaz veriyor. Vatandaş elinde avucunda ne varsa satıyor. Hem de yok pahasına.. Galeriler gıcır gıcır otomobillerle dolu. Almışlar, taksidini ödeyememişler.. Avuç dolusu para verip sahip olmuşlar, bakıp parasını karşılayamıyorlar.. Zararın bini bir para.. Gayrimenkul fiyatları ölmüş. İşyeri kapanan, malına haciz gelenler oturdukları evi satıyor. Alan olursa tabii.. 2001'i çok arayacağız Büyük şehirler boşalıyor. Ümitle gelen aileler yeniden Anadolu'daki hayata geri dönüyor. Resmi ticaret yolları tamamen kapandı. Herkes yiyeceğini kayıtdışından, yani çarşı-pazardan karşılıyor. Ama fileler dolmuyor. Çoluk-çocuk perişan durumda. 2001 yılı bitti. 2002 ise bu yılı bize fellik fellik aratacak. İşte ne hale geleceğimizi buradan görün. Esnaf iş yapmayınca, devlet vergi toplayamıyor. Enerji Bakanı açıklama yapıyor: "İyi ki kriz oldu, yoksa enerji darboğazına girerdik".. Fabrikalar üretimi kısınca enerjiyi daha az harcamışlar. Bu da açığımızı kapamış. Züğürt tesellisi işte. Kabuk değiştirdik Kriz bizi çok kötü terbiye etti. Herkes acıyla dolu bir yaşam mücadelesi veriyor. Evlerde artık sadece bir çeşit yemek için tencereler kaynıyor. Herşeyden feragat edildi, yalnız ayakta durmak için inanılmaz bir savaş veriliyor. Türk halkı 10 ayda kabuk değiştirdi. Krizle yatıp, krizle kalkıyoruz. Küçük-büyük bütün şirketler eğer ellerindeki malı yurtdışına satabiliyorlarsa ne mutlu onlara. Zira içerde müşteri yok.. Türkiye küçülüyor, insanları fakirleşiyor. Malları değer kaybediyor. Düşünüyorum, acaba Türkiye, 1983-1992 yılları arasında her yıl yaşadığı yaklaşık yüzde 10'luk büyümeyi gerçekten haketmiş miydi.. Çok kısa sürede ulaşılan refah düzeyini şimdi terkediyoruz. İşin özü şu: Acaba çok daha yavaş bir kalkınma hızıyla bugünlere gelseydik, şimdi içinde bulunduğumuz krizden daha mı az etkilenirdik.. Şüphesiz. Kasım'da ipler kopacak Herkes karamsar, ümitleri zayıflamış. Bunun altında yatan gerekçe ise hükümetin bu durumda daha fazla iş başında kalamayacağı. Alınan kararlara kimse güvenmiyor. Zira bu kararların işletileceğine dair güvenleri kalmadı. Yeni kriz beklentilerinin odak noktası işte burada yatıyor. Ama bir gerçek daha var: Bu hükümet kendi isteği ile asla ve asla gitmez. Çok iyi biliyorlar ki böyle bir ortamda kimseden oy alamazlar. Bize göre Kasım'da ipler kopacak. Eğer Meclis 17 Eylül'de toplanabilirse Anayasa değişikliklerini görüşecek. Hükümet ortakları bu işte çok büyük bir sınav verecekler. Piyasalar son derece sıkıntılı bir dönemden geçecek. Gözler IMF heyetinde Bu hafta piyasalar IMF heyetinin Ankara'da yaptığı incelemelerin sonucunu yakından takip edecek. Uygulanmakta olan ekonomik programda bir revizyon yapılıp yapılmayacağı netleşecek. Büyüme hedefi mutlaka revize edilecek. Eylül ayında enflasyon yeniden tırmanışa geçecek. Sonbahar aylarıyla hız kazanan harcamalarla birlikte fiyat artışları hızlanacak. Merkez Bankası yılsonunda dalgalı kur sistemini terkederek enflasyon hedeflemesine geçmek istiyor. Dövizde denge bir türlü sağlanamadı. Dolar bir gün 1 milyon 400 bin liranın altına düşüyor, ertesi gün 1 milyon 450 bin liraya dayanıyor. Bu yüzden bono faizleri yüzde 80'in altına inemiyor. Borçlanma 3 aya düştü Hazine, ise piyasadan borçlanma stratejisini değiştirdi. Bankalardan istediği faiz oranıyla borç bulamayacağını görünce halka döndü. Hem döviz, hem de TL ihaleleri açtı. Krizden önce 1-2 yıl vade için başarıyla para topluyordu, şimdi ise vadeyi 3 ayda indirdi. O da yetmedi 105 gün yaptı. Ekonomik durumun ne kadar tehlikeli olduğu, borçlanma vadesinin kısalmasından açıkça anlaşılıyor. Kendilerine sorarsanız, amaçları piyasadaki likiditeyi azaltarak faiz oranlarını düşürmekmiş. Altın ikiye katladı Borsa geçen haftayı düşüşle kapattı. Önce şişirdiler ardından emdiler. Bileşik endeks 9600 puana kadar taban yaptı. Bundan sonra olacakları artık biliyoruz. Olumlu haberler balonuyla endeks yeniden 10 bin puanı aşacak. Belki 10300'e kadar tavan yapacak, sonrası malum. Bu kâr bize yeter diyecekler ve satacaklar. Aynen emme-basma tulumba gibi. Dolar ise siyasi belirsizliğin kendisine sağladığı avantajla kesinlikle 1 milyon 400 bin liranın altına inmez. Zorlamayla düşürülse bile bu en fazla birkaç gün sürer, o kadar. Bu arada külçe altından da birkaç cümle bahsedelim. Geçen hafta Euro'nun dolar karşısında değer kaybetmesine karşı altın, tahminlerin aksine gerilemedi. Aksine Ons, 273 dolardan başladığı haftayı 274 dolarla kapattı. Kapalırçaşı'da gramı 12 milyon 550 bin liraya yükselen külçe altının yılbaşından bu yana geçen süre içinde kazandığı değer artışı ise tam yüzde 111.81.. Yani ikiye katlamış. Aynı süre içinde dolardaki artış ise yüzde 90.82.. Altın, dolara da fark atmış. Eğer yatırım yapacak paranız varsa, hangisini tercih edeceğinize siz karar verin diyorum...