Bu ibrettir anlayana...

A -
A +

Bayram tatili dolayısıyla piyasalar geçen hafta 3 işlem günü çalıştı. Ama bu kısa dönemde Arjantin ekonomisindeki çöküşü gören bizim yetkililer hop oturup hop kalktı. Birbiri arkasına açıklamalar yaparak Türkiye'nin durumunun çok farklı olduğunu vurguladılar. "Biz IMF'nin emirlerini harfiyen yerine getiren bir ülkeyiz. Bu yüzden aynı duruma düşmemiz mümkün değil..." dediler. Irak'a yapılacak ABD operasyonu da bu gelişmeler üzerine biraz rafa kalktı, o kadar. Amerika, Irak'ı vuracak, bunun için zaman ve zeminin oluşmasını bekliyor o kadar. Borsalar kapalı Bu hafta borsada yabancı yatırımcıların satış yapmaları bekleniyor. IMF'den geleceğine kesin gözle bakılan 10 milyar doların Ocak ayında kasamıza gireceği ısrarla vurgulanıyor. Yeni yılın ilk günlerinde işte bu havayla borsanın bu yabancı satışlarına rağmen yüksek seviyede seyredeceği bileşik endeksin 13 bin puanı aşacağı bildiriliyor. Diğer yandan 16 Ocak'ta Ecevit'in ABD'ye yapacağı resmi ziyaret sırasında bu ülkenin bizden alacağı olan yaklaşık 5 milyar dolar civarındaki askeri borçlarımızın silinebileceği belirtiliyor. Merkez Bankası'nın 3 Ocak'ta açıklanacak olan enflasyon oranlarının belli olmasından sonra gecelik faiz kotasyonlarını aşağı çekeceği, bunun da bono faizlerini hızla düşüreceği ifade ediliyor. Bu hafta Salı ve Çarşamba günü yurtdışı borsalar Christmas tatili dolayısıyla kapalı. Bu sebepten oldukça sığ piyasalarla karşılaşacağız. Dövizde alış ve satış arasındaki fark da açılacak. Dolarda bu rakam 150-200 bin liraya çıkarsa şaşırmayın. Meclis'te ise IMF'ye söz verilmesine rağmen hâlâ çıkarılmayı bekleyen önemli kanunlar var. Borçlanma yasası, Tütün yasası ve ihale yasası.. Arjantin neden battı? IMF, Dünya Bankası ve uluslararası finans kuruluşları tarafından siyam ikizleri olarak görülen Türkiye ve Arjantin birlikteliği geçen hafta acı sonla noktalandı. Arjantin ekonomisi kelimenin tam anlamıyla çöktü. Neden? Çünkü IMF'nin aynen bize yaptığı sabit kurdan dalgalı kura geçişi onaylamadı. Yani yüzde 80 civarında bir devalüasyona yanaşmadı. Arjantin'de bankalardan mevduat geçişine sınır getirilmesiyle parasız kalan halk marketleri yağmalamaya başladı. İpler koptu. Ülkede sıkıyönetim ilan edildi. Önce ekonomi bakanı, ardından da hükümet ve devlet başkanı istifa etmek zorunda kaldı. Arjantin'de yaşananlardan çıkaracağımız çok acı dersler var. Bunları da icraatın başındaki Ecevit hükümeti yapacak. Arjantin 1991 yılında para kurulu sistemine geçti. 1 dolar, 1 pesoyla eşitlenince ekonomi 7 yıl boyunca inanılmaz bir rahatlık içine girdi. Enflasyon yüzde 1000'lerden bir anda yüzde (0)'a geriledi. Halkın refah payı yükseldi. 1998 yılına kişi başına milli gelir 10 bin dolara yükseldi. Her yıl yaklaşık yüzde 6'lık bir büyüme hızı yakalandı. Ancak dolar değer kazanınca otomatik olarak peso da tırmanışa geçti. Bu elbette suni bir artıştı. Gerçek anlamda pesonun artması, ülke ekonomisiyle paralel olmak zorundaydı. Yıllarca bu kötü tablo Arjantin'i içinden içinden eritti. Ve sonunda vadesi gelen dış borçlarını ödemekte zorlanınca IMF'den yardım istedi. Uluslararası Para Fonu bu talebi geri çevirdi ve kriz patladı. Yolsuzluk belası Bu ülke dış boçlarını karşılayacak kadar döviz elde edemiyor. Dış borç ödemelerinin ihracata oranı yüzde 70'leri aşmış durumda. Aynen bizim gibi.. Bizde de dış borç ödemeleri büyük bir problem. Şimdilik bir sıkışma söz konusu değil. Ancak biz iç borçlarımızı dışardan aldığımız borçlarla karşılama planı uyguladığımız için bir süre sonra dış borçlar büyük bir sorun olabilir. Yani dışardan borç para bularak bu çarkı döndüremeyiz. Mutlaka ülkeye döviz kazandırıcı işler yapmalıyız. Arjantin, sabit kur sistemi uygulamasında elde ettiği rahatlık sırasında ekonomide yapısal reformları yapmadı. Vergi gelirlerini artıramadı. Yöneticilerin bir bölümü bu durum karşısında yolsuzluk yaparak devlet kaynaklarını kendi şahsi çıkarları için kullandı. Aynen bizde olduğu gibi.. İhale yasasını ancak 2003'te devreye sokacağımız ilan edildi. Yani bugüne kadar yapılan vurgunlar yetmedi 1 yıl daha bunlara devam edeceğiz, dedik. Korkudan ecele Arjantin'de gelir dağılımı çok kısa sürede korkunç boyutlara ulaştı. Zenginler süper zengin sınıfına dahil olurken, yoksulların sayısı inanılmaz ölçüde arttı. Nüfusun 5'te 1'i şu anda fakir sınıfında altında yaşıyor. Aynen bizdeki gibi... Eğer biz bu problemi öyle veya böyle halledemezsek, halkın sokağa dökülme korkusundan hiçbir zaman kurtulamayacağız. Arjantin'in bütün ekonomik göstergeleri Türkiye'den iyi.. Ancak buna rağmen çöküşten kurtulamadılar. IMF'nin boyunduruğuna bir anlık direnme, kötü sonlarını hazırladı. 1930 yıllarında dünyanın en zengin ülkelerinden biri olan Arjantin'in isyanlar, yolsuzluklar ve darbeler bugünkü duruma getirdi. Eğer biz siyasi istikrarı sağlayamaz, demokrasinden taviz verirsek korktuğumuz başımıza gelir. Üretim artmalı Türkiye bir anda önce "Cek, cak" edebiyatından kurtularak iş yapar hale gelmelidir. Siyasilerin karnı tok, bu yüzden açın halinden anlamıyorlar. Gerçekleri görmüyorlar. Pazar günleri Topkapı pazarına gelip de görsünler, vatandaş 50 bin 100 bin liraya iç çamaşırı alıyor. Derviş beyefendi diyor ki; "2002'de istihdamı artırmayı düşünüyoruz..." Yani daha iş düşünce safhasında. İstihdam ne demek? Daha işçi çalıştırmak demek. İşçi nasıl çalışır? Üretim artınca.. Çok malı, çok işçi yapar. Üretim nasıl artar? Yatırımla. Yatırımı kim yapar? İşadamı... Şu anda işadamı yatırım yapmadığı gibi elindeki fabrikasını da çeyrek kapasite ile çalıştırıyor. Nedennn? Çünkü bankadan kredi alamıyor. Banka niye kredi vermiyor? Yeterli mevduat toplayamıyor. Halk neden bankaya para yatırmıyor? Büyük bir bölümünün elinde avucunda hiçbirşey kalmadığından, bir kısmı da hükümete güvenmediğinden. Canavar azdı Görüyorsunuz, "Güven" meselesi başlıbaşına bir mesele.. Hükümet bu kaybettiği güveni artık çok zor sağlar. Zira halk nazarındaki itibarını kaybetti. Bir dediği, bir dediğini tutmadı. 1.5 yıl süreyle bu millete uyguladığı sabit kur sistemi ile kemer sıktırdı, ardından bir gecede bütün bu fedakarlıkları yıktı. Paranın değerini yüzde 80 düşürdü. Halkla adeta alay etti. Yetmedi zam üstüne zam yaparak vatandaşa anasından emdiği sütü burnundan getirdi. Reel sektör köşeye sıkışmış, "Yandım!" diye haykırıyor. Hükümet ise "Kredi vermem" diyor. Yetkililere soruyoruz: Bu iş dünyasına destek olmazsanız, nasıl vergi toplayacaksınız. Kazanmayan, nasıl öder? Vergi geliri düşen bir devlet sadece IMF'den bulacağı borçla ülkeyi idare edemez. Basın parayı verin krediyi.. Bu yangın başka türlü sönmez.. Önce insanlar rahatlasın, ardından tedbir gelsin. Enflasyon azarmış.. Zaten canavar gemi azıya almış.. Yılsonunda fiyat artışlarının yüzde 80'i aşacağı bugünden belli değil mi? Dinamik kadro Hükümet 2004 yılına kadar seçim yok diyerek kaybolan güveni geri getiremez. Eğer halk oylamasına gidilmeyecekse, yapılacak en akıllı yöntem, iş başına yıpranmamış dinamik bir kadroyu icranın başına getirmektir. Bakanlar Kurulu tepeden tırnağa küçülerek yenilenmelidir. Verilen sözler tam vaktinde yerine getirilmelidir. Yapamayacağınız vaadler ağza alınmamalıdır. Üretimi artırıcı tedbirler bir an önce hayata geçirilmelidir. Eğer işsizlik oranı yüzde 20'lere vurursa işte o zaman felaket geliyorum, der. Bizden söylemesi...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.