Ekim enflasyonu beklentilerin çok üstünde çıktı. Ancak piyasalar IMF'den gelecek yardımla sıkıntının kısa sürede aşılacağı beklentisiyle şimdilik bu kötü rakamları dikkate almadı. Bono faizleri olumlu hava içerisinde yüzde 77 seviyesine kadar indi. Dolar ise 1 milyon 550 bin liraya geriledi. Ek kaynak gelecek mi? Bu hafta bütün gözler IMF heyetinin incelemelerini tamamlayarak yapacağı açıklamada olacak. IMF'nin geçen hafta 10 ve 11. gözden geçirme toplantılarını birleştirerek 3'er milyar dolarlık 4 ve 5. kredi dilimini aynı anda serbest bırakmayacağını açıklaması yatırımcıların moralini bozdu. Ancak 2002 yılı için öngörülen ek finansman konusundaki beklenti doruk noktasına ulaştı. Yalnız bu kaynağın miktarıyla ilgili bilgiler hâlâ netleşmiş değil. Kafalarda bu konuda ciddi soru işaretleri var. Eğer bu ek kaynak olayı kesinleşmez bunun için yeni şartlar ileri sürülürse, yani hükümetin hazırladığı tasarruf paketinin içeriğinin netleşmesi ve enflasyonun makul bir seviyeye inmesi ileri sürülürse işte o zaman vay halimize. Gözler Merkez'de Piyasalar bu hafta Merkez Bankası'nı da yakından takip edecek. Geçen hafta gecelik faizlerin indirilmesine kesin gözle bakılıyordu. Fakat enflasyon rakamlarının çok yüksek çıkması üzerine bu uygulama tehir edildi. Zira kısa vadeli faizler bu aşamada indirilirse dövize talep bir anda patlayacak. Bu da inişe geçen fiyatları yeniden canlandıracak. Bu hafta ek kaynak konusunda bir gelişme olmaz ve Merkez Bankası oranları indirmezse bileşik faizler yeniden yüzde 80'lerin üzerine çıkabilir. 17-18 Kasım tarihleri arasında yapılacak G-20 toplantısı sebebiyle IMF heyeti incelemelerini bu hafta sonuna kadar tamamlayacak. Dananın kuyruğu bu hafta kopuyor. Irak'a müdahale bizi bitirir Tabii Afganistan'daki savaşın doğuracağı olumsuz etkileri yabana atmamak lazım. Bu savaş sürecinde ortaya bizi çok yakından ilgilendiren bu gelişme çıktı. ABD, yine Irak'ı müdahale sahası içine aldı. Şu anda Irak, Türkiye'nin en ciddi pazarı olma yolunda. Türk işadamlarının bu ülke ile yaptıkları çok önemli ticari anlaşmalar var. Halen 1 milyar dolarlık iş hacmi orta vadede 2 milyar dolara kadar çıkabilir. Sözün kısası, eğer ABD bu ülkeye de saldıracak olursa ve bunu yaparken İncirlik üssünü kullanırsa, Irak'ın bize karşı tavrı 180 derece değişir. Ve biz yine 1990'daki Körfez Savaşı sonrası olduğu gibi çok ağır bir mali fatura öderiz. Borsa IMF'yi bekliyor İkinci olumsuz gelişme ise AB süreci ve devletin küçülmesiyle ilgili. Bu konuda da büyük huzursuzluklar var. Hükümet bu ciddi ev ödevlerini yerine getirmezse veya kendi içinde birliği sağlayamazsa ekonomik durum daha da vahim bir hal alacak. Bakanlarımızın basının karşısında birbirlerini aşağılayan ifadelerle olayları yorumlamaları hiç hoş değil. Böyle bir hava içerisinde İMKB'de bileşik endeksin 10.080 puana ulaşması bile büyük başarı. Ek kaynak kesinleşirse 10.500 rahat aşılır, aksi halde 9.800'ün altına kadar iniş kaçınılmaz olacaktır. Döviz kurlarının geleceği de aynı şekilde bu meşhur kaynak gelirse inişini sürdürecek, aksi halde yeniden yükselişe geçecektir. Zira kurlar gevşediği zaman bile müşteri talebi korkunç biçimde artıyor. Bonoya yoğun talep Geçen hafta Merkez Bankası kısa vadeli faiz oranlarını geri çekecek beklentisiyle tüm bankalar TL mevduat faizlerini aşağı indirdiler. Bunun sonunda mevduat faizi ile bono faizleri arasında ciddi bir fark oluştu. Ve bankalar ilk darbeyi yedi. Kısa vadeli mevduattan devlet iç borçlanma senetlerine hızlı bir talep başladı. Repocular bile bonoya yöneldi. Bankalar TL kaybını karşılamak için döviz satmak zorunda kaldı. Bu durumda kurlardaki düşüş hızlandı. İşte ek kaynak gelirse bu tablo devam edecek. Aksi halde tersine dönecek. Buyrun fon pazarına IMF kredileri Türkiye adına Merkez Bankası'na veriliyor. Merkez Bankası rezervlerine eklenen bu fonların Hazine'ye kullandırılması 5 Kasım'da yürürlüğe giren yeni MB kanunuyla sınırlandırıldı. Ekonomi idaresi bu yüzden hiç rahat değil. 11 Eylül'den sonra Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler için avantajlı bir dönem başladı. İlk bakışta bizim gibi ülkelere fon akışı azaldı gibi görünse de kısa ve orta vadede bu durum değişecektir. Zira gelişmiş ülke merkez bankaları durgunluk tehlikesini ortadan kaldırmak için kısa vadeli faiz oranlarını hızla aşağı çekti. ABD 40 yıl, Avrupa 37 yıl öncesine gitti. Halen dolar yüzde 2, sterlin yüzde 4 faiz seviyesinde. Avrupa Merkez Bankası bile euro faiz oranlarını yüzde 3.25'e indirmek zorunda kaldı. Bu indirimleri kendi ekonomilerini canlandırmak için yaptılar. İşte IMF garantisiyle biz bu fonlardan çok ciddi biçimde yararlanabilir ve Türkiye için hayati önem taşıyan bu kaynakları çok rahat biçimde kullanabiliriz. Yeter ki hükümet ayakta durabilsin ve kendi arasında birliği sağlayarak vatandaşa güven versin.. Gerisi kolay.