Artık çok sık duymaya başladığımız tüketici güveni nedir ve global ekonomi için neden önemli? Tüketici güveni, finansal kararları şekillendiren ekonomik hayatın ne kadar sağlıklı işlediğine ve işleyeceğine ilişkin beklentilerin ölçüsüdür. İnsanlar, ekonomiye bakış açılarını, harcama ve tasarruf eğilimleri ile gösterirler.. Diyelim ki bir konut almaya karar verdiniz. Bunun için gerekli %25'lik peşin paranız da var. Fakat ülke ekonomisinin durumunu beğenmiyorsunuz. Çalıştığınız işin sürekli olacağı konusunda ciddi şüpheleriniz bulunuyor. Bu durumda uzun vadeli borcun altına girip konut alır mısınız? Elbette ki hayır. Niye? Çünkü yeteri kadar tüketici güveni oluşmuş değil. Günümüzde ekonomiler, tüketici harcamaları ile büyür ve gelişir. Tüm politikaların temelinde harcama vardır. İnsanlar güven duymazsa harcama yapmaz, parasını saklar. Bunun sonucunda daha az ürün satılır, ekonominin çarkları yavaş döner. Üretim seviyesi geriler, işten çıkarmalar hızlanır, resesyon (ekonomide aşırı durgunluk) derinlik kazanır. Problemin bir diğer yüzü vergidir. Vergilerin büyük kısmı, paranın el değiştirmesiyle oluşur. Tüketiciler harcamalarını azalttıkça, hükümetlerin vergi gelirleri azalacağı için kamu çalışanlarının ücretlerini ödeyebilmek için ödünç para bulmak zorunda kalacaktır. Bu gelişme faizlerin artmasına yol açacak, borç yükü ağırlaşacak bütçe açıkları büyüyecek. Bir ülkede tüketici güveninin ne kadar önemli olduğu açıkça görülüyor. Güven artınca harcamalar da artıyor, insanlar uzun vadeli borçların altına imza atıyor. Kötümserlik halinde, harcamalar kısılıyor, borçlar katlanıyor ülke krize sürükleniyor. Türkiye'de yılın ilk 4 ayına ait öncü göstergelere bakılırsa, ekonomide yavaşlama işareti yok. İmalat Sanayinde Kapasite Kullanım Oranı Nisan ayında ciddi bir gerilemeye işaret etmiyor. Geçen yılın nisan ayı endeksinin sadece 0.2 puan gerisinde. Bir ay önceye göre kapasite kullanımı artmış. Reel kesim (üreticilerin-iş çevrelerinin) güven endeksi yükselmeyi 116'ya yükselmiş. 100'ün üzerindeki rakamlar iyileşmeyi haber veriyor. Güven, toplumların rekabet gücünü arttırarak, ulusal ve özellikle küreselleşme sürecinde yaygınlaşan uluslararası krizlere karşı daha dayanıklı olmalarını sağlar. Gerçekte çağdaş dünyadaki tüm ekonomik faaliyetler bireyler tarafından değil, yüksek düzeyde sosyal birliği gerektiren organizasyonlar tarafından yerine getirilir. Mülkiyet hakları, sözleşmeler ve ticari yasaların hepsi modern Pazar yönelimli ekonomik bir sistemi oluşturmada vazgeçilmez kazanımlardır. İşte bunlar sosyal sermaye ve güvenle bütünleştiği için Türk toplumunun rekabet gücü artıyor, eloğlu kahroluyor! (www.necmettinbatirel.com)