Türk ekonomisi yüksek faiz sıcak para sarmalından kurtuldu. 2003 yılında 16,9 milyar dolar olan yabancı yatırımcıların hisse senedi ve tahvil stokları, 2013’te 158,4 milyar dolarla rekor düzeye ulaştıktan sonra düşüşe geçti. 2021’de faizlerin sürekli aşağı çekilmesiyle 46,3 milyar dolara geriledi. 14 Ekim 2022’de yabancıların 19,5 milyar dolar tutarında hisse senedi, 1,2 milyar dolarlık tahvilleri var. Yabancı yatırımcıların menkul kıymet toplamları bugün 20,7 milyar dolara gerilemiş durumda. Yani yabancıların hisse ve tahvil stoklarında 9 yılda tam 138 milyar dolarlık azalma yaşandı. Sıcak para ülkelerin kanını emen bir vampirdir...
Peki, yabancılar niye geldi, niye gitti? Sebebi çok açık. Yüksek faiz ortamında tahvil ve hisse senetlerine yatırım yaparak büyük paralar kazandılar. Ekonomide korkunç bir balon oluşturdular. Yem boruları kesilince defolup gittiler. Ama gelişleri gibi gidişleri de olay oldu. Geldiler, döviz kurları düştü, Türkiye ithal ürünler cenneti oldu, dış ticaret açığı büyüdü dolarlarını alıp gittiler, bu defa da Türk lirasında çok ciddi kayıplar yaşandı, maliyetler arttı, enflasyon zirveye çıktı. Döviz kurlarının TL karşısında bugünkü seviyeye ulaşmasında sıcak para çıkışının büyük rolü var.
Hisse stokları azalsa da devam ediyor, zira bankalarla şirketlerin bilançolarında tarihî kazançlar yaşanıyor. Tahvil piyasasından tamamen çekildiler, zira faiz kapısı kapandı. Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği rakamlarına göre eylül ayında yerli yatırımcıların hisse senedi varlıkları 1 trilyon lirayı aşarak rekor seviyeye ulaştı. 2021 sonunda bu rakam 525 milyar liraydı. Yani 9 ayda varlıkları ikiye katlandı. Artık yabancılar pastamızdan yiyemiyor, yedirmiyoruz. Kaymak bize kalıyor...
Peki, diyeceksiniz ki, biz bu düşük faiz politikasını baştan neden uygulayamadık? Bir defa buna uygun ortam yoktu... Askerî vesayetin, hâkim olduğu dönemde işbaşına gelen hükûmetin eli kolu bağlıydı. İktidardı ama muktedir değildi!.. Düşünün muhafazakâr kimliğe sahip olduğu için AK Parti hakkında kapatma davası açıldı. 2002 yılında Türkiye IMF’nin programını uyguluyordu, Zira daha önce Stand-by anlaşması imzalanmıştı. Bu birliktelik 2013 yılında son borcumuzu ödeyinceye kadar devam etti. IMF politikasını biliyorsunuz, yüksek faiz düşük kur sistemine dayanıyor. Mayıs 2013'te Gezi Parkı olayları yaşandı. Bunun Türkiye'ye doğrudan maliyeti 1,4 milyar dolar, dolaylı maliyeti 100'lerce milyar doları buldu. 17-25 Aralık’ta iş dünyası FETÖ isyanı ile sarsıldı. Ardından 15 Temmuz darbesi, üstüne ABD’nin tarihin en ağır yaptırımları ve bütün dünyayı kasıp kavuran pandemiden ekonomi ağır yara aldı.
2018’de yürürlüğe giren Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi ile yönetim rüştünü ispat etti. Bu tarihe kadar bağımsız hareket edemiyordu. AK Parti iktidarının tam kendini bulduğu dönem 2018-2022 arasıdır. Faiz kamburundan 2021 yılında kurtulduk. 2022 Kasım’da büyük ihtimalle tek haneyi göreceğiz. Artık kamu bankalarıyla birlikte özel bankalar da kredi musluklarını açtı. Merkez Bankası faiz indiriyor, ama TL kredi hacmi artmıyor diyenler iyi okusun... 14 Ekim haftasında kredi büyümesi 2,5 ayın zirvesine ulaştı… Ticari kredi faizleri son 2 yılın en düşük seviyesi olan %18,7'ye indi... Kredi büyümesi %24,6'ya yükseldi. Esnaf ve sanatkârların Halkbank vasıtasıyla kullanacağı 100 milyar liralık kredi paketi yürürlüğe girdi. Faiz %7,5, vade 60 ay. Genç girişimciler için sıfır faizli kredi limiti 100 bin liradan 300 bin liraya, yaş sınırı 30’dan 35’e çıkarıldı.
Kur Korumalı Hesaplarda biriken 78 milyar dolar çözülecek. Neden mi? Çünkü dövizdeki oynaklık sona erdi. TL değer kaybetmiyor. Hazine kur farkı ödemeyecek. Ayrıca faiz indirimiyle kur korumalıya yıllık ödenen faiz de düşüyor. Dövizi bankada tutmanın cazibesi kalmadı. Hisse senetlerine akacak bu para endeksi 9 bin puana taşırken, Türk lirasını gerçek değerine kavuşturacak. O zaman görün bakın dolar nasıl paçavraya dönecek!..