Fransa'nın sosyalist Cumhurbaşkanı adayı François Hollande, kendisini Avrupa'da yeniden büyüme bayrağını dalgalandıracak lider olarak görüyor. Bu yüzden Euro Bölgesinde Almanya'nın liderliğini kabul etmiyor. Hollande Avrupa'nın yanlış yolda olduğuna inanıyor. Kemer sıkmaya odaklanmanın sonuç vermediğini vurgulayarak, Avrupa'nın gerileme döngüsüne girdiğini söylüyor. Hollande 2011 Aralık ayında Euro Bölgesindeki ülkelerin uyması gereken bütçe kurallarını belirleyen anlaşmanın yeniden masaya yatırılmasını istiyor. 2013 yılına kadar üyelerin bütçe açıklarının yüzde 3 sınırına çekilmesini öngören bu anlaşmaya göre ülkelerin bütçe açıkları, gayri safi yurtiçi hasılalarının %0.5'ini geçemeyecek. Bu mali anlaşma Euro Bölgesi ülkelerinin bir daha asla borç batağına dalıp ortak para birimini tehlikeye atmamasını sağlamak için Merkel'in ısrarıyla kabul edilmişti. Fakat François Hollande bu konuda gayet açık konuşuyor: "Anlaşmayı yeniden müzakereye açacağım" diyor. Bu sözleri Almanya'nın liderliğinin başarılı olamadığı ve şimdi Avrupa'yı başka bir yöne götürme görevinin Fransa'ya düştüğü şeklinde okumak lazım. François Hollande ekonomik stratejisine Avrupa Merkez Bankası Başkanı Mario Draghi'den destek alabilir. Draghi de kamu harcamalarında yapılan kesintiler ve artırılan vergilerin gerçek ekonomileri daraltmaya başladığını düşünüyor. Hollande, seçilirse, 2017 yılına kadar denk bütçe sözü veriyor. Merkel, yapısal değişim yani kamu harcamalarının küçültülmesi ve istihdam piyasasında esneklik diye tabir edilen işten çıkarmayı kolaylaştıran yeni düzenlemelerin, rekabeti güçlendireceğini ve büyüme getireceğini düşünüyor. Ama yapılan değişim uzun zaman alacak ve Avrupa'nın beklemeye tahammülü yok. François Hollande bütün Euro Bölgesi ülkeleri hükümetlerinin ortaklaşa çıkaracağı bir tür hazine bonosunun satışıyla (ortak eurobond'la) gelir elde edilip bununla sanayide altyapı projelerine yatırım yapılması fikrini de destekliyor. Hollande ayrıca mali işlemlerden alınacak bir vergi ile kalkınma projelerine yatırım yapılabileceğini ve AB'nin kullanılmayan her türlü yapısal fonu kalkınmaya yönlendirebileceği sözünü veriyor. Hollande'ın, dış politikada geleneksel Fransız çizgisinden saparak ABD-İsrail eksenine kayan Sarkozy'nin aksine, daha dengeli dış politika yürütme çabasına girebilir. Bu dönemde Türkiye'nin üyeliğinin klişe ve kalıplardan kurtarılarak daha somut şekilde tartışılabilmesi, ticari konular başta olmak üzere birçok alanda karşılıklı iş birliğinin ilerletilmesi ve vize gibi gerçek sorunların çözümünde mesafe alınması kuvvetle muhtemel Yunanistan dört gözle Hollande'ın işbaşına gelmesini bekliyor. Açtığı kapıdan o da geçecek. Diğer ülkeler onu izleyecek. (www.necmettinbatirel.com)