Para piyasaları 10 günden beri dolar tayfunu ile savruluyor. Şubat krizinden bu yana TL'nin değer kaybı yüzde 120'yi buldu. İthalatta çok ciddi düşüş var. Dış ticaret açığı her gün kapanıyor. Ama bu durum ihracattaki artıştan değil, ithal malların aşırı pahalı olması nedeniyle satılmamasından.. Yani dövizle alınan mallar ateş pahası, bu yüzden kimse almıyor. Satılmayan mal da dışardan alınmıyor. İşte bu ortamda dolar geçen hafta 1 milyon 515 bin lirayı gördü. Herkes neden? diye soruyor. Çok basit, bankalarımız sendikasyon ödemeleri (yabancı bankalara olan borçları için) piyasalardan dolar topluyor. Vatandaş, yatırımcı, iş adamı kendini garantiye alıyor, "Kara gün dostu" olarak doları görüyor. Merkez Bankası da sağolsun bu uygulamaya iyi çanak tutuyor. Programlı olarak yaptığı 60 milyon dolarlık döviz satış ihalelerinde fiyatı yüksek tutarak piyasaya iyi bir ölçü (!) veriyor. Hafta sonunda dolar 1 milyon 430 bine indi diye seviniyoruz. Yüksek faiz öldürüyor Dövizden yediğimiz tokatlar ekonomide derin yaralar açtı. Merkez Bankası buna "sabun köpüğü" diyor. Göreceğiz, köpük mü, yoksa demir leblebi mi? Hiçkimse bahanelerin arkasına sığınmasın. Ekonomik program ağır bir darbe daha yedi. Eylül'den itibaren düşmesi gereken faizler 1-2 değil, 10 puan birden yükseldi. Şimdi buyrun sofraya ve iç borçları çevirin bakalım çevirebilirseniz. Bankalardan yeterli destek göremeyeceğini anlayan Hazine, bugünden başlamak üzere 3 gün süreyle halktan hem döviz hem TL borcu bulmaya çalışıyor. Önümüzde çok kiritik 3 ay var. Sadece Kasım ayında 12 milyar dolarlık iç ve dış borç ödemesi var. Deutche Bank'ın son yayınladığı Türkiye raporunda bu noktaya dikkat çekiliyor ve "Kasım ayında iç borçların çevrilmesinde bir kriz yaşanabilir. Ve bu kriz nedeniyle tüm dengeler değişebilir..." deniliyor. Bütçe harcamaları patlayacak Gerçekten durum çok vahim? Kimse olanların pek farkında değil. Kasım ve Aralık aylarında bütçe harcamaları en yüksek seviyesine çıkarak yüzde 40'lara ulaşacak. Yani iç borçların ödeneceği günlerde bütçe harcamaları da zirveye ulaşacak. 2002 bütçesi Eylül ayının sonunda açıklanacak. Bütçe ile birlikte faiz hedefi de açıklanacak. Bu bütçede ilk defa vergi gelirlerinin faiz harcamalarını karşılayamaz hale geldiği açıkça görülecek. Zira küçülen bir ekonomide vergi gelirlerinin artacağını kimse beklemesin. İşler hiç iyi değil. Dolar, eğer üzerinde baskı uygulanmazsa inanılmaz bir ekonomik gösterge.. Halkın enflasyonun düşmeyeceğine dair olan inancının en açık ifadesi.. Vatandaş eziliyor Dolar patlayınca, iğneden ipliğe bütün mal ve hizmetlere zam geliyor. Buna karşılık ücretler aynı oranda artmıyor. Halkın alım gücü zayıflıyor. Zira sabit masrafları artıyor. Benzin zam üstüne zam görüyor. Elektrik pahalanıyor. Tüpgaz pahalanıyor. Çarşı-pazardan alınan malların fiyatı artıyor. Kiralar yükseliyor. Yaşam mücadelesi her geçen gün daha da zorlaşıyor. Kayıtdışı ekonomi resmen bir canavar haline geliyor. Devlet vergi toplayamıyor. İşte böyle bir ekonomiyi yürüten bir hükümet hâlâ işbaşında. Çarpık nokta bu. Başaramazsanız gidersiniz, bu kadar basit. Kritik MGK toplantısı Bu hafta Milli Güvenlik Kurulu toplantısı yapılacak. Piyasalar siyasi bir kriz endişesi içinde. Zira Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz'ın başlattığı "Ulusal Güvenlik" konusu bu toplantıda ciddi bir şekilde masaya yatırılacak. Bu mekanda konuşulanlar basına yansırsa gerilim yeniden tırmanışa geçecek. Doların ibresi tekrar yukarı dönecek. Böyle bir ortamda borsanın düzelmesini kimse beklemesin. Yabancı yatırımcılar başta olmak üzere, zararını çıkaran herkes hisse senetlerinden yangından kaçar gibi kaçıyor. Büyük bir bölüm "Kol kırılır yen içinde" diyerek belli ölçüde zararla da olsa bu işten sıyrılıp kendini kurtarıyor. Dolar alıp da zarar eden yok Döviz talebi, spekülasyondan değil, tamamen TL enstrümanlarına olan güvensizlikten kaynaklanıyor. Siz bana söyler misiniz? Yaşanan Kasım ve Şubat krizlerinden sonra döviz alıp da zarar ettim, diye ağlayan var mı? Şimdi Merkez Bankası piyasalara müdahale edecek. Aslında son açıklamalara bakarsanız bu müdahale çok aşırı yükselmelerde gündeme gelecek. Kesin bir ölçü yok. Yani dolar 50 bin lira artınca mı, yoksa 100 bin lira artınca mı? Yoksa 500 bin lira birden yükselince mi, müdahale yapılacak, belli değil. Şimdi dolar spekülatörleri her fiyat inişini yeni bir alım fırsatı olarak değerlendiriyor. Zira her yeni bir çıkış dalgasında, bir önceki zirve geçiliyor. Şimdi dolar 1 milyon 700-800 bin lira olursa kimse şaşırmasın. Boğuluyoruz Bu hafta uygulanmaya başlanacak olan yeni stopaj oranları reponun cazibesini azaltacak. Uzun vadeli yatırımı teşvik amacıyla kısa vadeli mevduat ve repodaki stopaj oranları arttırıldı. Şimdiye kadar yüzde 16 olan repodaki stopaj oranı yüzde 20'ye çıkarıldı. Olacakları şimdiden size söyleyelim. Yatırımcı repodaki parasını çözecek ve dolara yatıracak. Düşük döviz fiyatı da onun için bulunmaz bir fırsat olacak. Ekonominin kendisine mahsus vazgeçilmez kuralları var. Bunları zorlarsanız veya suni yollarla değiştirmeye kalkarsanız sonunda havuz patlar ve siz de altında kalarak boğulursunuz. Biz bunu yapıyoruz işte.