23 Nisan’dan itibaren Türkiye’de gündem değişti. Türkiye’nin GSYH’sinin yaklaşık yüzde 30’unu oluşturan bir metropolde yaşanan 13 saniye süren 6,2’lik deprem bütün beklentileri değiştirdi. Ne siyaset kaldı ne boykot ne miting, kimsenin artık bunlara bakacak hâli yok, herkes canının derdine düştü. Afet yönetimi artık sadece ‘acil durumlar’ için değil, ekonomik sürdürülebilirlik için de temel bir strateji hâline geldi. Depreme hazırlık bir seçenek değil, millî bir zorunluluktur. 1999’da yaşanan felaket korkusu yeniden canlandı. Allah’a şükürler olsun, can kaybı yaşanmadı. Ancak panik, trafikteki kilitlenme, insanların evlerini terk edip açık alanlara çıkması, kamu kurumlarındaki tahliyeler bize acilen İstanbul’un depreme hazırlanması gerektiğini gösterdi. İstanbul, tek başına Türkiye ekonomisinin yaklaşık üçte birini, ihracatın ise yarısını temsil ediyor. Türkiye; finans merkezi, limanları, dev üretim kapasitesi, ulaşım ağları ve kamu kurumlarının önemli bir kısmının varlığı ile başlı başına bir ülke konumunda.
İstanbul'da kentsel dönüşüm için toplam maliyet 3 trilyon lirayı buluyor. İstanbul'da güncellenen rakamlarla birlikte 1,5 milyon binanın dönüşmesi gerekiyor. Ve acilen de bunun yaklaşık 600-700 bin konutun ya güçlendirilmesi yahut da deprem yönetmeliğine uygun bir şekilde güvenli hâle getirilmesinden başka çaresi yok. Bugüne kadar İstanbul'da hiçbir şey yapılmadı demek doğru değil… Yasanın yürürlüğe girdiği 2012 yılından bugüne kadar yaklaşık İstanbul yapı stokunun yüzde 18 civarı yenilenmiş durumda. Ama şimdi çok geniş kapsamlı bir dönüşüm şart oldu. Artık ortada bir gerçek var: Kentsel dönüşüm millî güvenlik sorunudur. Ülkenin bekasıdır... Ve seferberlik ruhuyla toplumun tüm katmanlarının dahil edilerek yapılması gereken bir yapılanmadır... İstanbul’da her üç yapıdan ikisi 2000 yılı öncesinde inşa edildi. 1 milyon 166 bin bina ve 6,8 milyon konut bulunuyor. Acilen yıkılacak 600 bin ev var.
İşin en acı tarafı ne biliyor musunuz? 5 yıl içinde 650 bin sosyal konut sözü veren Murat Kurum’un yerine; 2019’da 5 yıl içinde çözerim dediği kentsel dönüşüm için 2024 yılında 100 yıl lazım diyen Ekrem İmamoğlu’nun İBB Başkanı olarak yeniden seçilmesi!.. Adamın bu makamı belediye başkanlığı için değil, Cumhurbaşkanlığı adaylığı için kullandığı ortaya çıktı. Aynı zamanda tarihî yolsuzluk, rüşvet, irtikap, terör suçu işlediği iddiasıyla hapse atıldı. Peki her şey bitti mi? Defter kapandı mı? Hayır! Hayır! Hayır! Hükûmet bu konuda büyük adımı attı. Kentsel dönüşümü belediyelerin elinden aldı. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, hazırlayacağı eylem planı ile olayı kökten çözecek. Türkiye’nin doğal afetler karşısındaki bu yüksek kırılganlığı, yalnızca teknik veya mühendislik sorunu değil, aynı zamanda finansman ve toplumsal bilinç sorunudur. Afetler için yeni bir bütçe oluşturulacak, süratle riskli yapılar yenilenecek, vatandaşın hayat güvencesi sağlanacaktır. 20 milyona dayanan nüfusuyla Türkiye’nin kalbi olan şehrimizi Nedim ne güzel ifade etmiş:
Bu şehr-i Sitanbul ki bî misl ü behâdır,
(Bu İstanbul şehrine, paha biçilemez ve yalnızca bir taşına Acem (İran) mülkünün tamamı fedâ edilir.)
Bir gevher-i yekpâre iki bahr arasında,
(İki deniz -Karadeniz ve Marmara- arasında eşsiz bir cevherdir, dünyaya ışık saçan güneş ile kıyaslansa yeridir.)
Necmettin Batırel'in önceki yazıları...