Uluslararası piyasalardan ekonomik programa ek destek isteyen Derviş'e Washington'dan ağır bir önlem paketi verildi. IMF ve Dünya Bankası yetkilileriyle yapılan görüşmelerde siyasi destek de ciddi biçimde sorgulandı. Ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı'nın Cuma günü ABD'de yaptığı basın toplantısında ne kadar sıkıntılı olduğu yüzündeki ifadeden açıkça belli oluyordu. Israrla sorulan sorular karşısında "Ek kaynağın henüz kesinleşmediğini ancak bu taleplerinin uluslararası kreditörler kurulu tarafından önümüzdeki hafta içerisinde görüşüleceğini ve bu isteklerine sıcak bakıldığını" söyledi. Aslında bu cevap bir geçiştirmeden başka anlam taşımıyor. Arjantin'e dönüyoruz Derviş'in ABD'den çantasında Türk halkı için zehir zemberek sonuçları içeren acil tedbirlerle Ankara'ya indi. Bu taleplerin IMF tarafından Arjantin'in önüne sürülenlerden fazlası var eksiği yok. Ekim ayı başında serbest bırakılmasına kesin gözle bakılan 3 milyar dolarlık 10. gözden geçirme programı resmen askıya alınarak ertelendi. Bu tehir için bir sürü sudan sebep ileri sürülüyor. "Yeni finansman paketinde öngörülen şartlar yerine getirilinceye kadar" diye çok geniş bir ifade var. Asıl bomba şart bu hafta Türkiye'nin gündemine Afganistan'daki savaştan daha beter bir şekilde oturacak. İşte IMF'nin bizi yıkacak talebi: "Devlet memurlarının maaşlarında kesintiye gidilmeden ve 2002 yılı için yapılan bütçe denk biçimde yasalaşmadan size ek para da, 3 milyar dolar da yok" Faizler nasıl düşer? Türkiye'de ikide bir delinerek yamalı bohçaya dönen istikrar programı yine değiştiriliyor. ABD'deki 11 Eylül saldırısı bu işin en geçerli bahanesi oldu. Yeni paket, yeni hedefler.. Bütün uluslararası yatırım bankaları ile finans çevrelerinin birleştiği tek bir nokta var: "Türkiye'de uygulananan faiz oranları çok yüksek. Bunlar kesinlikle dü-şü-rül-me-liiiii" Gelirler artmadan bu denge nasıl sağlanacak? O yolu gösteren yok. Derviş diyor ki, dalgalı kur rejimi ile sıkı maliye politikası devam edecektir. Yani dolar serbetçe artacak, ekonomi darbe üstüne darbe yiyecek. Reel sektör diye bir şey kalmayacak. Devlet harcamaları şiddetle kısılacak. Yani yatırım filan yok. Küçülme var. Böyle bir ortamda ekonomi resmen durur. Firmalar çalışmayınca devletin vergi gelirleri tabana vurur. Faiz dışı fazla hedefi de tutmaz. Birdenbire panik başlar. Borsa yerin dibine geçer. Faizler ve dolar patlama üstüne patlama yapar. Aslında siyasiler Derviş'in getirdiği şu meşhur önlemler paketini daha tam manasıyla görmediler. Bu hafta bu korkunç talepleri Ankara'da görecekler. Devlet hiç küçülmedi Bugüne kadar devlet hep vatandaşın kemerini sıktı. Kendisiyle ilgili tedbirleri hayata geçirmedi. Türkiye'de kamu açığı çok büyük. Ve hep borçlanarak kapatılma yoluna gidildi. Başlangıçta borcun milli gelire oranı düşüktü. Üstünde fazla durulmadı. Ama bu borçlar artık sürdürülemez durumda. Hazine Müsteşarlığı sık sık açıklama yaparak "En önemli sorun, borçların döndürülebilmesi" diyor. Onlar da işin vehametinin farkında fakat yapacakları birşey yok. Kamu açığının düşürülmesi için iki yol var. Birincisi gelirleri arttırmak. Bu ortamda bu yol hayal. İkincisi giderleri kısmak. En büyük gider de personel harcaması. Yani sonunda Arjantin'in yaptığını yapacağız. Devlet memurlarının maaşlarını ilk etapta yüzde 10 indirerek kaynak bulacağız. Ayaklanmalar başlayacak. Yürüyüşler, protestolar göklere çıkacak. Provokatörler ön plana çıkacak. Hükümet bu isyanı durdurmada çok zorlanacak. Vatandaş isyan edecek Bugünlerin tek sorumlusu hükümettir. Savurganlığı önleyemedi. Tam tersine faiz dışı harcamalarını artırmaya devam etti. Ve faiz dışı hedefini tutturmak için gelirleri artırmaya yöneldi. Yani vergilere yüklendi. Satın alma gücü kısılan vatandaş ezildi. Yüksek vergiler talebi öldürdü. İç pazarda inanılmaz bir daralma başgösterdi. Reel ekonominin canlanması için ilk yapılacak olan uygulama vergi oranlarını düşürmektir. Ama gelin görün ki, bizim en büyük düşmanımız büyük ümitlerle bel bağladığımız IMF'den başkası değil. Bakın Derviş'in eline tutuşturulan pakette neler var: "Vergi gelirleri en az yüzde 25 arttırılacak. Araç sahiplerinden bir defaya mahsus 250 milyon lira vergi alınacak. Ev sahipleri yine bir defalık 100 milyon lira ödeyecek. Ticari kuruluşlar 2001 yılı gelirlerinden bir kereye mahsus ek olarak yüzde 10 vergi verecek. Şirketler zarar etseler bile cirolarının binde biri kadar vergi ödeyecek. SSK; Bağ-Kur ve Emekli Sandığı'na Hazine tarafından yapılan ödemeler durdurulacak. Kamu personeli sayısında ve maaşlarda indirime gidilecek.. Gayrimenkul ve şirket alımına ise 5 yıl süreyle vergi avantajı tanınacak." Bakanlara da şok IMF ayrıca halen 37 olan Bakanlık sayısının en kısa sürede 20'ye indirilmesini, devletin elinde bulunan araçların dörtte üçünün elden çıkarılmasını talep ediyor. Devletin şu anda 18 bin adet lüks aracı var. IMF yılsonuna kadar bu taleplerinin uygulanması için kesin süre veriyor. IMF'nin bu bitmek tükenmek bilmeyen istekleri arasında üst kurulların ikiye indirilmesi ve bunların mali kesim üst kurulu, reel kesim üst kurulu diye sınıflandırılması da var. İşte bu hafta Ankara'nın altını üstüne getirecek şartlar. Bakanlarımız kendilerinden neler istendiğini öğrenince şok üstüne şok geçirecekler. Yazıklar olsun! Milletvekillerimiz bu olağanüstü durum karşısında ne yapıyor? Anayasa değişikliği görüşmelerinde birdenbire kendi maaşlarına yıldırım bir zammı kabul ediyor. Yaklaşık 700-800 milyon liralık artış, bütçeye 6.5 trilyon lira ek yük getiriyor. Devlet memurlarının maaşlarının indirilmesinin gündemde olduğu bir ortamda bu zam, müthiş bir tepki aldı. Ama umurlarında bile değil. Bu öfke bu hafta bütün yurda yayılacak. En kısa yol derhal alınan bu karardan vazgeçmektir. Bu teklifi kim yaptı bilmiyoruz. Söyleyeceğimiz tek bir kelime var: Yazıklar olsun! Piyasalar karışacak Şimdi bütün bu kara tablo içerisinde para piyasalarının bu hafta nasıl seyredeceğini herhalde çok iyi tahmin ediyorsunuz. Faizler ve dolar kesinlikle yüksek seyredecek. Borsa yatırımcısı yine kahrolacak. Bu işten en büyük darbeyi de Hazine yiyecek. Bu hafta 10 Ekim'de 916 trilyonu piyasaya olmak üzere toplam 1.671 trilyon liralık itfayı nasıl ödeyeceğini kara kara düşünüyor. Geçen haftaki ihalede faiz oranı yüzde 94'e vurmuştu. Bu hafta eğer yeni bir ihale yapılacak olursa, faizlerin yüzde 100'leri aşacağından kimsenin şüphesi yok. IMF'nin taleplerini bugünden itibaren herkes çok daha iyi anlayacak. Huzursuzluk devam edecek, piyasalar karışacak. Bu hükümet ve uygulamalarından şikayet edenlere katılmamak mümkün değil. Ama ne var ki, onları oraya yine bizler getirmedik mi?