Türkiye'ye yurt dışından fon akışı tüm hızıyla devam ediyor. Siyasi istikrarın devam edecek olması tabii ki, en güçlü destek... Ama fonların ağzını sulandıran, yüksek faiz. Dünyada bugün carry trade rüzgârı esiyor. Kısaca bu kavram düşük faizli bir ülke piyasasından borçlanıp yüksek faizli bir ülkeye borç verme anlamına geliyor. Mesela bugün İsviçre'de faizler sıfır düzeyinde, Japonya'da 0.10, Avrupa'da 0.25.. Türkiye'de ise gösterge faiz 9.7'de... Bu ülkelerden birinden borç para alan yatırımcı, bunu Türk Lirasına çevirip, devlete borç olarak verdiğinde, yani tahvilini satın aldığında, İsviçre'de 1 yılda kazanacağının 97 katı, Japonya 90 katı, Avrupa'da 38 katı tutarında gelir elde ediyor. Bu işlem gelişmiş piyasanın da işine geliyor. Çünkü Japon Yeni üzerinden binde 1 faizle borçlanan yatırımcı aldığı bu yenleri ABD Dolarına ve sonrasında Türk Lirasına çeviriyor. Böylece Japon piyasasında dolar satın alınarak talep artışı sağlanmış oluyor. Dolara talep geldiği için ABD para birimi Japon Yeni karşısında değer kazanıyor. Japonya da daha düşük yen kuruyla ihracat alanında avantaj elde ediyor. Dolar yükselmediği zaman bu uyanıkların kazançlarında değişiklik olmuyor. Para babaları kârlarının %1'ini Japonya'da faiz olarak ödüyor kendisine en kötü ihtimalle %9 kalıyor. Bugüne kadar dünyada kırılgan beşli olarak gösterilen Türkiye, Brezilya, Endonezya, Hindistan ve Güney Afrika'dan işte bu yüzden günümüzde muhteşem beşli denmeye başlandı...
Bu uygulamada, ülkeye fon girişi arttığı için TL değer kazanıyor, döviz ve faiz düşüyor, hisse senetleri atağa kalkıyor. Başbakan, (faizi düşürün) derken yerden göğe kadar haklı. Yüksek faiz büyümeyi frenliyor, Türk şirketlerine en ağır darbeyi indiriyor. Kimse farkında değil. Bugün iki lokomotif sektör inşaat ve otomotiv kan ağlıyor. Peki merkez bankası neden faizleri aşağı çekmedi? Çok haklı bir gerekçesi var. Enflasyon planı bozulmasın diye... Eğer döviz kurları yüksek kalsaydı, bugün fiyat artışları çift haneyi çoktan aşmıştı. Sizin anlayacağınız, sayın Erdem Başçı, enflasyonu dövizle kontrol altında tutuyor. (Benim önceliğim fiyat istikrarı) diyor...
Haziran ayında baz etkisi sebebiyle tüketici fiyatları düştüğü zaman faizlerde sınırlı bir indirime gidebilir. Bunu yaparken, turizm gelirlerindeki artışa güveniyor. Sıcak parada oluşacak azalmayı turistlerin yaptıkları harcamalar dolduracak. Türkiye yılda 60 milyar dolar cari açık veriyor. Yani her ay ortalama 5 milyar dolara ihtiyacımız var. Bunun önemli kısmını fon girişiyle, geriye kalan kısmını dövizle borçlanarak yapıyoruz. Bu para akışı durursa, enerji, teknoloji ve silah ithalatı yapamayız, sanayi felç olur!.. Şimdi eğri oturun doğru konuşun: Başçı yanlış yaptı mı?