Kızalım mı sevelim mi?

A -
A +

Trump iki aylık başkanlık döneminde aldığı kararlarla dünya ticaretinin -kelimenin tam anlamıyla- altını üstüne getirdi. Açıkladığı tarifeleri bir gün sonra ya değiştiriyor ya arttırıyor ya da ileriki tarihe tehir ediyor. Ortada müthiş bir belirsizlik hâkim. Bu durumda ABD ekonomisinin yılın ilk çeyreğinde yüzde 2,8 daralacağı belirtiliyor. Resesyon (ekonomide durgunluk) yaşanacak olması borsalarda panik satışlara yol açıyor.

 

Trump’ın astığı astık kestiği kestik politikası tutarsız ve dengesiz. 1 trilyon doları aşan dış ticaret açığını azaltmayı birinci öncelik kabul etti. Bunun için yüksek ithalat yaptığı ülkelerin ürünlerine ek vergiler getirerek bunların fiyatlarının artmasını, dolayısıyla pahalı gelen malların satışlarının azalarak kendi lehine sonuç elde edeceğine inanıyor. Dış ticaret açığı daralırsa ne olacak, rakamlar dolar olarak küçülecek. Ama ağır faturayı Amerikan halkı ödeyecek. Çin'e ekonomik meydan okumanın ticaret açığını azaltacağını, istihdam sağlayacağını ve ulusal güvenliği güçlendireceğini savunuyor. Oysa ticaret açıkları ekonomiye zarar vermiyor, tam aksine belirli ülkelerle ilişkisini arttırarak ABD’ye itibar sağlıyor.

 

Trump'ın takip ettiği yol "ABD'yi muhteşem yapmak" değil, Biden döneminde yapılanları silme çabası. Böylece kendisini farklı bir lider olarak kabul ettirmek istiyor, ama yaş tahtaya bastığının farkında değil! 

 

Küresel üretimin yaklaşık dörtte birini sağlayan ABD ekonomisinde yaşanacak bir resesyon, dünyanın geri kalanı için de tehlike çanlarının çalması anlamına geliyor. ABD'nin ekonomik yavaşlaması doğrudan ticaret ortaklarını (Meksika, Kanada, Almanya, Çin) ve bu ülkelere ara malı satan tedarikçileri olumsuz etkilemesine yol açacak...

 

Peki biz bu fırtınadan nasıl etkileneceğiz? Tarifelerin devreye girmesiyle ithalat talebi daha da azalacak. ABD kaynaklı küresel bir yavaşlama, emtia ve petrol fiyatlarını düşürerek Türkiye gibi enerji ithalatçısı ülkeler için avantaj sağlayacak. Ayrıca, ABD ekonomisindeki durgunluk, FED'in faiz indirim ihtimalini artırarak daha zayıf bir dolar ve daha düşük borçlanma maliyetleri demek... 

 

Gerek tarife tehditleri gerekse savunma alanındaki eksikliği dolayısıyla Avrupa, Türkiye’ye büyük fırsat kapısı açacak. Bu suretle ekonomik ilişkilerde daha güçlü hâle geleceğiz...

 

Bakın son 1 haftadan beri AB’de bize karşı büyük bir hayranlık var. Avrupa Birliği, güvenlik mimarisinin Türkiyesiz mümkün olmayacağını gördü. Fransız basını, Avrupa’nın savunması Türkiye’den geçiyor, Cumhurbaşkanı Erdoğan liderliğinde Türk ordusu dışa bağımlılığını %70’ten %30’lara indirdi. Türk Savunma Sanayii, ürünlerini 180'den fazla ülkeye ihraç ediyor, bunlar arasında Polonya ve Romanya da var.

 

Sonuç: 40 yıldan beri bizi ortaklığa kabul etmeyen Avrupa’nın savunma alanında Türkiye’ye muhtaç olması Borsa İstanbul’da doping etkisi meydana getirdi. Endeks rekor işlem hacmiyle ralli yapıyor...

 

Şimdi söyleyin bana, Avrupa’yı bize muhtaç kılan Trump’a kızalım mı yoksa sevelim mi? Ne dersiniz?

 

 

 

Necmettin Batırel'in önceki yazıları...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.