Kral mı, garibe mi?

A -
A +

2001 yılı, Türkiye için tam bir ekonomik felaket yılı olarak tarihe geçti. Kasım 2000 tarihinde başlayan kriz, Şubat 2001'de sabit kur sisteminin felç olmasıyla sonuçlanı. Vatandaşın yaşam seviyesi 4 ay içinde 10 yıl geriye gitti. Önce Nerden Buldun? Kanunu çıkarıldı. İş alemi kendisine hesap sorulacağı korkusuyla sermayesinin büyük bir bölümünü yurt dışına kaçırdı. Krizler öncesi İsviçre'de 60 milyar dolar paramız olduğu, krizin ardından bu rakamın 100 milyar dolara fırladığı söyleniyor. Rakam doğru-yanlış, ama bir gerçek var, piyasada dönen para miktarında müthiş bir daralma oldu. Batık faturası 12.5 milyar $ Sistemden çıkan para, önce bankaları vurdu. Bilançoları pamuk ipliği ile bağlı olanlar teker teker kapandılar. Devlet güvencesinde oldukları için mevduatları son kuruşuna kadar ödendi. Bazı bankaların yöneticileri hortumlamaktan yargılanıp hapse atıldı. Bir kısmı ise sadece soruşturulduktan sonra serbest bırakıldı. Demir parmaklıklar arkasında olanların da çıkmaları eli kulağında.. Kapanan 19 bankanın Hazine'ye faturası tam 12.5 milyar dolar.. IMF'den Ocak 2002'de alacağımız EK BORÇ miktarı 16.4 milyar dolara çıktı diye seviniyoruz. Paranın nereye gideceği, gelişinden belli değil mi? Borca boğulduk 2002 yılı için ümit vaadeden açıklamalar yapılıyor. Ama rakamlar gerçeği bütün çıplaklığıyla yüzümüze vuruyor. İşte bunlardan bazıları: Ülkenin iç borç stoku 80 milyar dolara yükseldi. Dış borç toplamı ise 120 milyar dolar. Son krizlerle birlikte milli gelirimiz 2000 $'a kadar geriledi. Yani bütün milli geliri borca versek ancak kafa kafaya geliyoruz. Hazine 2001 yılında ortalama yüzde 95 bileşik faizle borçlanma yaptı. Yani yüzde 85 çıkacağına kesin gözle bakılan yıllık enflasyonun 10 puan üzerinde. Yeni yılda ise Hazine'yi tarihinin en ağır bir borç yükü bekliyor. 120 KATRİLYON TL... Sadece iç borçlanmaya 15.4 katrilyon lirası faiz olmak üzere ödenecek para 47 katrilyon lira. Yapılan hesaplamaya göre Hazine, 2001'den sarkan ödemeleri yanında iç borcun yüzde 75'ini yeniden borçlanma ile kapatacak. Bunun için de kısa vadeli borç ihaleleri açarak 36.2 katrilyon lira civarında yeni borç talep edecek. Bu konuda kafalarda oluşan soru işaretleri henüz cevaplanabilmiş değil. Kuleler başımıza yıkıldı Şirketler yaşanan krizler ve sonrasında gelen olumsuz tablo nedeniyle büyük oranda kâr kaybına uğradı. Birçoğu faaliyetine son verdi. 1.5 milyon kişi işini kaybetti. Borsa şirketlerinin yarıdan çoğu ilk defa zarar açıkladı. Bütün bunların üzerine bir de 11 Eylül ABD saldırısı eklendi. Tek kelime ile ikiz kuleler başımıza yıkıldı. Hükümet 2002 için yeni önlemler aldı. Bankacılık sektörünü yeniden yapılandırdı. Son açıkladığı karar ile de krizi atlatmayı başaran ancak faizlerdeki hızlı yükseliş ve devalüasyon nedeniyle sermaye tabanlarında ciddi bir erozyona uğrayan bankaları kurtarmak için 7 yıl tahvil vereceğini açıkladı. Bütün bunlar bize göre estetik ameliyatı olmak için masaya yatmış bir hastaya benziyor. Operasyonu yapan doktorlar çok başarılı olduklarını ileri sürüyor. Ama hastanın yüzü hâlâ sargılar içerisinde.. Son kararı aynanın karşısına geçtiği anda elbette kendisi verecek. Bakalım bir hilkat garibesi mi çıkacak, yoksa Ortadoğunun yeni kralı mı? Hep birlikte göreceğiz.. Bu gurur Oral'a ait Bütün bu kötü gelişmeler içerisinde hiç mi iyi uygulama yok? Var elbette. Burada Maliye Bakanı Sümer Oral'ı tebrik ediyoruz. Türkiye bütçe hedeflerini tutturmada bir inanılmazı başardı. Sessiz sedasız.. IMF'nin üzerinde ısrarla durduğu faiz dışı fazla Kasım ayı itibariyle yılsonunda öngörülen rakamın üzerine çıktı. 11 ayda 14 katrilyonluk bir fazla elde edildi. Yıl sonunda 11.6 katrilyon lira hedefleniyordu. IMF, ek kaynağın sağlanabilmesi için faiz dışı bütçe fazlasının büyütülmesini olmazsa olmaz şartı olarak öne sürüyordu. Bu gerçekleşti. Eğer 2002 yılında uygulanacak olan tasarruf tedbirleri ve yeni vergi uygulamalarının çabuklaştırılmasıyla bu faiz dışı fazla daha da artacak görünüyor. Tek kurtarıcı ihracat Şimdi bütün beklentiler piyasalardaki güven ve istikranın kalıcı hale gelmesinde odaklanıyor. Bu yüzden sıkı para politikasına devam edilecek. Ekonomideki yavaşlama daha da belirginleşecek. İhracatın artmasına kurtarıcı gözüyle bakılıyor. Bunun için faiz ve döviz kurlarıyla uyumlu bir politika izlenmesi şart. Ancak 2001'deki yüzde 7.5'luk küçülmenin izleri biraz olsun silinebilir ve yüzde 1-2'lik bir büyüme yakalanabilir. Ama bütün bunlar siyasetteki birlik ve bütünlüğün fire vermeden sürdürebilmesine bağlı. Ne dersiniz? Olmak veya ölmek... Hangisi? ......... Bütün okuyucularımızın yaşayacakları 2002 yılının, 2001'i aratmamasını diliyor, huzur ve sağlık dolu günler geçirmesini temenni ediyorum

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.