Küllüm olduk!Dünyada gelişmiş ülkeler, gelişmekte olan ülkeleri kendi saflarına katmamak için bütün imkanları seferber etmiş vaziyette. Önce ekonomik savaş yürütülüyor, başarılı olmazsa siyasi kriz meydana getirmek için her yol deneniyor. Neden? Çünkü refah seviyesi en üst düzeye ulaşan gelişmiş ülkelerde, tüketim azaldı, nüfus da yaşlanıyor. Bu durumda büyüme hızları düşüyor, ekonomik durgunluğa giriyorlar. Bunu ihracatla aşmak zorundalar. Gelişmekte olan ülkelerin sınıf atlamaması yani kendilerinden mal ithal ederek muhtaç durumda kalmaları lazım. İşte bakın, Afrika ve ortadoğu'daki ateş hergün yeni boyut kazanıyor. Görülmemiş kanlı saldırılar düzenleniyor. 2008'den beri piyasalara sürekli para yağdıran ABD Merkez Bankası FED'in bilançosu 3.6, Avrupa Merkez Bankasının 3.2 trilyon dolara ulaştı. Bu paranın bir kısmı kredi olarak kullandırılmayıp, bankaların kasalarında saklandı. Önemli bir kısmı faizlerin yüksek olduğu gelişmekte olan ülkelere aktı. Kısa vadeli sermaye akımı olarak adlandırılan bu sıcak para, gerekli tedbir alınamayınca korkunç boyutlara ulaştı, ekonomileri tehdit etmeye başladı. Bu operasyon bilinçli olarak hayata geçirildi. Büyük para blokunun faizlerin sıfır düzeyinde olduğu kendi ülkelerinde kalmayacağını, gelişmekte olan ülkelere kayacağını buz gibi biliyorlardı. Yurtdışındaki dolar yağmuru karşısında biz de sevindik. Zira böylece döviz düşecek, maliyetler azalacak, dolayısıyla enflasyon zayıflayacaktı. Nitekim böyle de oldu. Ama bu saadet zinciri sonunda koptu. ABD ekonomisinin iyileştiği öne sürülerek FED'in para musluklarını kısacağı açıklanınca, rüzgar tersine döndü. Sıcak para evine dönmeye başladı. Gelişmekte olan ülkeler yangın yerine döndü. Faizler tavana çıktı, dolar patladı. Yatırım yapılabilir notuna sahip Brezilya küllüm oldu. Dolar karşısında son 5 yılın en düşük seviyesine yaklaşan para birimi reali güçlendirmek için yılsonuna kadar 60 milyar dolarlık dövize müdahale programı uygulamaya başladı. Brezilya hükümeti, enflasyonu kontrol altında tutup real'deki kayıpları önlemeye çalışırken, aynı zamanda kredi büyümesini sağlayarak ekonomiyi canlandırmayı hedefliyor. Bence doğru adım atıldı. Bizim de aynı yolu izlememiz lazım. Uluslararası fonların cari açık tuzağına kapılarak faizleri peşpeşe düşüren merkez bankamız, telaşa kapıldı, 2 aydan beri faiz koridorunun üst bandını yukarı çekiyor, ama taban olan %4.5'luk politika faizini sabit tutuyor. Bunu yukarı çekmeden tansiyon düşmeyecek. 2011'de %8.5 büyüyerek rekor kıran Türkiye, 2012'de %2.2 büyüdü. Bu yıl %4'lük artış öngörülüyordu, şimdi %3'ler konuşuluyor. Görüyorsunuz değil mi sinsi plan nasıl çalışıyor. Önce hızımızı kestiler. Kredi notumuzu arttırıp ağzımıza bir parmak bal çaldılar. Baktılar ki, Türkiye hala koşuyor gezi parkı olayı ile siyasi krize yeltendiler. Yetmedi faiz silahını ateşlediler. Şimdi karşımıza geçmiş kıs kıs gülüyorlar