Şimdi de enflasyon şoku

A -
A +

Piyasaları haftalardan beri peşinden sürükleyen ek kaynak konusunda kritik bir haftaya giriyoruz. IMF heyeti Ankara'ya geldi. Bugün Hazine'de çalışmalara başlayacak. Bütün beklentiler, Kahkonen ve ekibinin yapacağı olumlu açıklamalara ve ardından 3 milyar dolarlık üçüncü kredi diliminin serbest bırakılması. Aslında Hazine bu krediyi daha şimdiden kullandı. Zira bugünden itibaren Merkez Bankası'ndan avans kullanamayacak olması onları bu yola itti. Yatırımcılar kendilerini 13.5 milyar dolar olarak ifade edilen bu ek yardıma o kadar şartlandırdı ki, aksini düşünmek bile istemiyor. Geçen hafta ABD, Türkiye'den 90 kişilik asker istedi. Bu gelişme üzerine dolar düşüşe geçti, borsa tavana çıktı. Neden? Çünkü Türkiye'ye güvenin arttığı ve verilecek olan ekonomik yardımın çabuklaştırılacağı yolunda bir kanaat oluştu. Bütün planlar bozuldu Ancak her gün ek kaynak geldi-gelecek diye papatya falı açan piyasaların başına Cumartesi günü enflasyon bombası düştü. Bütün tahminler fiyatların Ekim ayında yüzde 4-4.5 artış göstereceği idi. Ama yüzde 6.7 ve 6.1 oranındaki artış bütün planları altüst etti. Yıllık enflasyon toptan eşyada yüzde 81'i aştı. Şimdi Merkez Bankası gecelik faiz rakamlarını değiştirmeyecek %59'da sabit tutacak. Bu şu demek: Bonolardaki bileşik faizlerin yüzde 80'lerden aşağı inmesi mümkün değil. Faiz oranlarının gevşememesi, Hazine'nin borçlanma politikasını da olumsuz etkileyecek. Bu hafta yapacağı 3.2 katrilyon liralık ödeme öncesi açacağı iki ihalede borç teklifleri yine yüzde 90'lara vuracak. Yüksek faiz borsayı da olumsuz etkileyecek. Bileşik endeks yine 10 bin puanın altına gerileyecek. Şu anda yumuşayarak 1 milyon 560 bin liraya oturan doların ateşi yeniden yükselecek 1 milyon 600 bin lirayı aşacak. KDV palavrası Hükümet piyasayı canlandırmak için KDV'de indirime gitmeyi canı gönülden istiyor, ama IMF engeline takılıyor. Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz'ın son yaptığı "KDV oranlarını indireceğiz" açıklaması, beyaz eşya ve otomotivdeki bütün satışları bıçak gibi kesti. Tüketici şimdi haklı olarak boşu boşuna KDV ödeyip alacağı mala daha yüksek ücret ödemek istemiyor. İşte bu yüzden son 10 günden beri ne buzdolabı satılıyor, ne de otomobil. Korkarız yine dağ fare doğuracak ve bu KDV işinden vazgeçilecek. Yaşadığımız durumdan kimse memnun değil. Herkes öfke dolu. İş dünyasının serveti yarı yarıya küçüldü. Vatandaşın elinde avucunda birşey kalmadı. Şu anda en iyi çalışan sektör dolmuş minibüsleri. İETT'nin otobüslere yaptığı fahiş zamla bilet ücretini 750 bin liraya çıkarmasının ardından halk minibüslere saldırdı. Bir zamanlar ayakta yolcu almaları yasak olan bu taşıma araçları şimdi balık istifi tıka-basa dolu ve her gün topladıkları 100 milyon liraya para demiyor. Hiçbir hedef tutmadı Şubat krizinden sonra Türkiye 88. ekonomi programını uygulamaya başladı. Program finans kesimini ayağa kaldırmayı, kamunun ağır borç yükünü azaltmayı hedefliyordu. Reformlar teker teker gerçekleştirilmeye başlandı. Fakat borç yükünün azalması için gerekli olan makroekonomik hedefler tutturulamadı. Reel faizler yüksek kaldı, ekonomi tahminlerin çok üzerinde daraldı. 11 Eylül ABD saldırısı ise bu işin tuzu biberi oldu. Sonuçta program ağır yara aldı. Şimdi herşey IMF'den gelecek olan ek yardıma dayandı. Eğer kaynak gelirse, program kendi mantığı içinde sürdürülmeye devam edecek. Bir başka ifade ile bizi tekrar Mayıs ayına geri götürecek. Olumlu olan tek nokta, yapısal reformlarda ilerleme kaydedilmiş olması. Dolayısıyla, dış kaynağın gelmesi sorunların çözülmesini değil, programın uygulanmaya devam etmesini sağlayacak. Büyüme hayali Program, kamunun mümkün olduğunca fazla tasarruf yaparak mevcut borçlarını sadece borçlanarak değil, bu tasarruftan da ödemesini amaçlıyor. Burada verilmek istenen mesaj, kamunun borçlanma ihtiyacının zaman içinde azalacağı, faizlerin düşeceği, hatta vergi yükünün azalacağıdır. Bu politikanın, geleceğe yönelik beklentileri olumluya çevirerek tüketim ve yatırım harcamalarını arttırması beklenmektedir. Devletin tasarrufunu arttırması ekonomideki üretimi olumsuz etkileyceği kesin. Ancak özel tüketim ve yatırım harcamalarındaki artışın bu olumsuzluğu bastırarak ekonomiyi büyüme sürecine sokması hayal ediliyor. Programın uygulanabilmesine ilişkin en kritik gelişme bu işte. Tüketim ve yatırım kararları beklentiye paralel gidebilecek midir? Kamu ve finans kesimine ilişkin reformlar ve kamunun tasarruf yapabilmesi beklentiler açısından son derece olumludur fakat yeterli değildir. Mayıs ayından sonra yaşadıklarımız da bunu göstermiştir. Tüketici ve yatırımcı güveninin sağlanabilmesi için en az üç faktörün daha önemli olduğunu düşünüyoruz. Kimsenin güveni kalmadı Birincisi, güvendir. Siyasette belirsizlik ve itimat sorunu çok fazla. Şubat ayından bu yana hükümette revizyon, bakan sayısının azaltılması, seçim ve partiler yasası gibi birçok konuyu konuşuyoruz. Fakat, bunların hiçbirinde ilerleme sağlanamadı. Zaman zaman ön plana çıksa bile hep geriye atıldı. Çok hızlı gelişme beklemek belki yanlış. Bununla birlikte Türk toplumunun siyasette yeni insanlar ve olumlu gelişmeler olacağına dair umuda ihtiyacı var. Türkiye'de tüketici ve yatırımcı güvenine ilişkin ikincisi önemli faktör döviz kurlarında istikrardır. Son haftalarda hem piyasanın kendi dinamikleri hem de merkez bankasının verdiği mesajlar sonucu nispi bir istikrar sağlanmış gözüküyor. Bunun mutlaka korunması lazım. Burada en önemli görev merkez bankasına düşüyor. Siyaset kapana girdi Üçüncü önemli faktör dış dünyadaki gelişmeler. ABD başta olmak üzere global bir resesyon riski bulunmaktadır. Bunun ne kadar süreceği Afganistan ve orta doğudaki gelişmelere bağlıdır. Belirsizlik ve tahmin yapmanın çok güç olduğu bu ortamda Türkiye'deki yatırım ve tüketim kararlarının olumsuz etkileneceği açıktır. Sonuç olarak, dış desteğin gelmesi çok önemli fakat yeterli değil. Türkiye de beklentilerin olumluya dönebilmesi için yukarıda bahsettiğimiz üç faktörün işlemesi şart. Dışarıdaki gelişmeler kontrolümüz dışında. İçeride ise yapılabilecekler son derece sınırlı. Özellikle siyasette atılacak olumlu adımların faydası beklenenin çok üzerinde olabilir. Başta da söylediğimiz gibi, bıktıracak kadar siyaset ve güven konusunu tartışıyoruz. Fakat aşmamız gereken sorun gerçekten de bu.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.