Türkiye, son 10 yılda teoride ihracata dayalı büyüme modelini benimsedi ancak pratikte dış borçlanmaya ve ithalata dayalı modelini uyguladı. Sonuçta, dış ticaret açığı arttı, cari işlemler dengesi bozuldu. Türk ekonomisi, cari açık vermeden büyüyemeyen, cari açığını düşürmek için ise mutlaka büyüme oranını tehlikeli bir hızda düşürmesi gereken kırılgan bir ekonomiye dönüştü. Petroldeki sert gerileme imdadımıza yetişti. Ocak ayında 2 milyar dolar cari açık verdik. 2014'te bu rakam 5 milyar dolar civarındaydı. Cari açığı küçülttük ama yüksek faiz yüzünden yurt içinde talep daraldı, yatırımlar azaldı. Yılın ilk çeyreğinde büyük ihtimalle büyüme hızında dramatik rakamlar göreceğiz. En büyük yarayı imalat sanayi aldı. Gayrisafi milli hasıla içinde sanayi üretiminin payı %25'ten %16'ya düştü. Dünya üzerinde inşaata dayalı bir büyüme modelini ilelebet sürdürebilen tek ülke yok. Dubai bile, küresel krizden en büyük yarayı alan ülke oldu. Bugün sadece sanayileşmiş ülkelerin ayakta kaldığını görüyoruz. 2008 yılında başlayan ve etkileri farklılaşarak süren küresel kriz, 5 AB ülkesinde hükümet devirdi. Türkiye'de her 100 dolarlık ithalatın 15 dolarlık kısmı tüketim mallarından, 85 dolarlık kısmı ham madde ve ara malından oluşuyor. Her 100 dolarlık ihracatımızın 60 dolarlık kısmı ithal, 40 dolarlık kısmı da emek ve yerli malı girdilerinden...
Özetle ithalat yapmadan ihracat yapamayacak konumdayız. Toplam ihracatımız içinde ileri teknoloji ürün ihracatı %5 seviyesinde. Bu tabloyu düzeltmeden iki yakamız bir araya gelmez...
İhracatçı şirketlerimiz araştırma geliştirme ve inovasyon (yenileşme) çalışmalarına daha fazla bütçe ayırmalı... Yaptığımız ihracatın kilo olarak değeri 1.5 dolar. Almanya'da 4.1 dolar... Almanya'nın yıllık ihracatı 1.1 trilyon dolar. Bizimkisi 163 milyar dolar... İlk hamlede yapmamız gereken, ihracat değerini 3 doların üzerine çıkarmak. Bu hedefe ulaşmak için harcıalem yani yükte ağır pahada hafif mal satmak yerine katma değeri yüksek mal ihracatını arttırmamız lazım. Peki nedir bu katma değeri yüksek ürün? Bakın Aselsan piyasaya bir cep telefonu sürdü. Yeterli Ar-Ge çalışması yapılmadığı için bunu geliştiremedi... Apple ve Samsung her 6 ayda yepyeni bir model piyasaya sürüyor. Çok enteresan, yeni modelleri daha önce bu firmaların ürünlerine sahip olanlar satın alıyor. İlk çıktığı zaman çok yüksek fiyata satılan ürünler kısa bir süre sonra ucuzluyor. Zira model sürekli gelişiyor. Görüyorsunuz, müşteri nasıl tavlanıyor! Biz neden bunu yapamıyoruz? Çünkü seçtiğimiz ikame ürün politikası, aşama yapamıyor, eş ürün üretiminde ısrar ediyor, özgün ürün üretemiyoruz. Sanayie milyarlarca dolar teşvik veriliyor, ancak kullandığımız özgün ürünler uluslararası patentli... İşte bu yüzden tonlarca mal ihracat ediyoruz karşılığında bir çuval para alıyoruz.
Hükümetin yeni teşvik tedbirlerinde ikame sanayinin yine ön planda tutulduğunu görüyoruz. Çocukluğumdan beri değişmeyen bir slogan var: Benim oğlum bina okur, döner döner yine okur!